Her geçen gün daha sessiz ölüyoruz...
Alıştırılmaya çalışılmanın yarattığı sükûnet, kiminin kulaklarında bir çığlık olsa da birçok insanı rahatsız etmeyecek sessizlikte.
Oysa gün geçtikçe artıyor;
Katledilen kadınların sayısı kadar, katillerin bahaneleri de...
Cinayeti işleyen erkeklerin öne sürdükleri sözde sebepler ise neredeyse aynı.
Kadının ayrılma isteği, reddedilme, aldatılma şüphesi...
Bahanelerin arkasına sığınmak, insanlığını bir kenara koyan caniler için her ne kadar alışılagelmiş olsa da,
Öldürülen ve öldürülme tehdidiyle karşı karşıya olan kadınlar için bir o kadar sıra dışı...
Yaşadığımız hızlı toplumsal değişim sebebiyle kadına ve erkeğe yüklenen toplumsal rollerin değişmesi, hala tam anlamıyla özümseyememiş olduğumuz 'kadın' ve 'hak' kavramlarının daha sık kullanılmasını da beraberinde getirmiş, bu durum ise erkek egemen düşünceye sahip olanların hassasiyet oranını fazlaca arttırmıştır.
Her şeyi yapma kudretini elinde bulundurduğuna inandırılanlar, bir kadını öldürmekte hiçbir beis görmediğini de yıllardır ayan beyan göstermiş ve ne yazık ki göstermeye de devam etmekte.
Kadın cinayetlerinin artarak devam ettiği ülkemde, her gün en az bir kadın katlediliyor.
Son 10 yılda ise kadın cinayetleri 3 kat arttı...
Bir gün sokakta yürürken veya evimde öldürülebilirim...
Veya sosyal medyada fotoğrafımı paylaşıp 'yazık oldu' yazabilirler korkusu yaşamayan bir kadın olduğuna ihtimal dahi vermiyorum.
Sevgi-kıskançlık cinayeti, cinnet anı ve buna benzer söylemlerle, katillerin eylemlerini normalleştirme yahut hafifletme çabasında olanları ve katledilen kadınlara birtakım isnatlarda bulunarak katil seviciliği yapanları gördükçe, zaten bir kırıntı haline gelmiş olan umudumuzda kırılma yaşasak da biliyoruz ki kadın cinayetleri, eğer önlenmek istenirse, önlenebilir...
Artık bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok.
Daha mutlu ve en önemlisi daha güvenli bir dünyada yaşayabilmek (!) umuduyla...