Karadeniz Bölgesi için stratejik bir eylem planı hazırlanacakmış. Halk diyor ki İnşallah boş vaad değildir. Reis'in makam verdiği kimlerin nice vaatlerini dinledik biz. Buralara yeni mi sel oluyor, ülkenin en çok yağış alan bölgesinin Karadeniz olduğu bilinmiyor muydu? Geç kalınmadı mı? Yoksa etkili siyasetçilerimiz yok muydu?
Ordu'da 5 vekilde 4 almıştı iktidar. 6 vekile çıkılınca ancak üçünü alabildiğine yeniden dikkat çekmek isterim. Sel felaketinin en çok etkilendiği Ünye, İkizce, Çaybaşı ile Akkuş STK mensupları adına yazılı randevu talebine Sayın Numan Kurtulmuş, cevap bile vermemişti. Şimdi felaket sonrası Ordu'ya gelmiş, Reis'i ev sahibi sıfatıyla karşıladığını ilan ediyor sosyal medyadan. Acaba zatıalilerince muhatap dahi alınmayan halkın dert ortağı STK başkanları bu görüntü karşısında ne düşünmüştür? Yalnızca milletin duası Alla'ın rızası sözüyle gönül almak değildir halka hizmet etmek. Onların temsilcileriyle sürekli iletişim halinde olmak lazım. Halkın neler yaşadığını, neler istediğini, STK'larla dert ortaklığını takip etmek, onlara uygun icraatlar yapabilmektir. Hiç unutulmasın ki artık halk, STK'larıyla örgütlü durumda. Kabul edilseydik sel felaketi için, İçanadolu'ya sahili bağlamak için, turizm için, fındık politikaları için…daha birçok şey için bilgilendirme yapacaktık kanıtlarla.
Halka hizmetkarız diyen Reis, kendisine yakın duran çoğu kişinin derdinin öne çıkmak, köşe kapmak olduğu için reklama ağırlık verdiğinin farkına varmalı artık! 2001'den beri hasbî olanlar hep geri planda kaldı ve değişim ihtiyacı oldu, oluyor, olacak…çünkü öne çıkma yarışı bitmiyor. Halk da kendi arasında fısıltıyla konuşabiliyor ancak. Bunun önüne şeffaf yönetim anlayışıyla geçmek lazım. Örneğin iletişimde olduğum bazı dostlar bile belediyelerle ilgi usulsüzlük suçlamaları yapıyorlar. Halkın menfaatleri korunamadı, birilerine haksız kazanç sağlandı… gibi. Ülkenin her yerinde benzer fısıltıların millî adalet ve kalkınma davamıza zarar vermek için pompalandığını onlara hatırlatmak isterim. Bunlara alet olmak yanlış. Elde belge-kanıt varsa halk adına ilgili yerlere başvurulmalı. Sorumlu durumdakilerin de bu tür fısıltılara yol açmamak için halka karşı icraatlarını, gerekçeleriyle açık etme alışkanlığı kazanması lazım. Şeffaf olunmalı yani.
Ünye'de bunca altyapı ihtiyacı dururken moral değerleri yükseltmek, tanıtım çalışmaları yapmak için ramazan eğlenceleri, festivallerle ünlü sanatçılara büyük paralar aktarıldı söylentisini duyunca bir soruşturayım dedim. STK'lara yansıyanlara göre hem olumlu hem de olumsuz eleştiriler gelince Sayın Başkan'a sordum işin malî portresini. Yardımcısı aradı, dedi ki Ünye tarihinde böylesine başarılı tanıtım yapılmamıştır, tüm çevre ilçeler buradaydı, merkez olduk, malî portresini vermem doğru değil. Oraya buraya çekilir, gereksiz spekülasyonlar olur. Derdimiz Ünye'yi odak noktası yapmak!
Sayın Başkanın siyasî hayatta hep çaba çırpınış içinde olduğunu biliyorum. İyi niyetle çaba gösterilmiş olabilir. Ancak halkla istişareyi doğru bulmayan bir yaklaşım bu(!) Bir bölgeyi odak noktası yapmak oranın halkının ortak iradesiyle olmalı. Doğru yapıyorum sanırsınız, olaylar sizi zora sokar. Nitekim tanıtım etkinliğini sel felaketi sildi.
Ünye Turizm Derneği Başkanı Sayın Adnan Sobi Ağustos ayı 12 günde sadece 1 gün güneşliydi, son 30 yılın en kötü mevsimini yaşadık. Turizm sektörü meteorolojik haberler yüzünden ciddî maddî kayıplar yaşıyor. Turizm sektörümüz bölgesel desteklerle güçlendirilmeli. Bunun için sektör temsilcileri dinlenmeli ve dikkate alınmalı diyor. Sözlerinin içeriğinde yörenin koşullarına uygun hareket etme, istişare ve ortak akıl önerisi var.
Bodrum Belediyesi, turizm için Ünye gibi özel bir gayret göstermiyor. Sivrisinekten bile uyunmuyor burada. Yat turizmi mensuplarını dinledim: Sintine boşaltacak yeterli yerimiz bile yok, çaresizlik içindeyiz diyorlar. Ama temmuz ağustos aylarında trafik tıkalı. Hastaneler hizmet veremez durumda. Yazın buraya devletin bir sahra hastanesi kurması gerekiyor adeta. Ancak Karadenizli Orhan Gencebay başta olmak üzere bütün sanatçılar burada konaklıyor yazın. Bir otelci sordu bana: Biz güneşi satıyoruz, Karadeniz'de siz neyi satıyorsunuz? Bu sorunun cevabını bulmalı bölge halkıyla el ele.
STK aracılığıyla Karadeniz halkı dinlenmeli ve etkinlikler ona göre düzenlenmeli. Güneş turizmi yoksa, seli felaket olmaktan çıkarabilecek yağmur turizmi mi gerek, yayla evlerinde ünlüleri konuk etmek mi gerek, yöreyi film platosuna dönüştürmek mi gerek, denizleri dalgakıranlarla donatmak mı gerek?.. Fındık oldu olmadı, yandı, dondu…dememek için hangi tedbirler gerek? Bilirkişilerle halkı bütünleştiren şeffaf bir yönetim ele almalı.
Karadenizli siyasetçiler, siz isterseniz bu bölgeyi dünyaya açarsınız. Yalıkavak Marinasını yapan iş adamı gibi yatırımcıları da çekersiniz bölgeye, isteyin artık! Makamlar milletin, size baki kalmaz, hoş sada bırakın geride!