n

n
n Okumak ve acı çek Okumak, acı çekmekle denktir. Tarif edilmez acılar içinde yıllarca kıvranan biri de, merakından bir sürü kitabı sular seller gibi yutan biri de aynı şekilde başkalaşır, bir daha eskisi gibi olamaz. Ve hatta bir süre sonra eski hallerinin nasıl oldukları hakkında en ufak bir fikre ve hatıraya sahip olamazlar. Yerleri yatakları ateş olur. Birinin dünyayı okumaktan ruhu, diğerinin de dünyanın aynası olan kitaplara bakmaktan gözleri yorulmuştur. Nevrotik kişiliklere sahip oldukları gerekçesiyle toplum dışına itilirler veya başkalaştıkları, toplumun kokuşmuş kurallarına uyamadıkları için kendi rızalarıyla seçilmiş yalnızlıklara sürgün ederler kendilerini. Her ikisi de depresyonun girdabında döne döne karanlık bir bataklığın dibine çekilir. Çok okuyan biriyle çok acı çeken birinin damarı kesilse belki de kanları aynı renk akar.
n
n Ne yapsınlar, bir kez hayatın özünü görmüşlerdir. Bilinçlerinin görünmeyen yağmurlarıyla insanların yüzlerindeki makyajı silmişlerdir, kimsecikler fark etmeden. Gülümseyen bir yüzün ardında bir cani gördüklerinde dehşete kapılırlar, kimseciklere anlatamazlar. Zaman koridorlarının en uç noktasına uzanan bakışları neleri fark eder kim bilir? Bunun için tedavi kaldırmaz hastalıkların yuvasıdır bedenleri. Ömür diye içtikleri suyun içine kocaman bir pislik damlamıştır. Ya gözünü kapatıp içeceksin ya da çekip gideceksin. Eee, tabi biraz da idealist olurlar, nasıl olsa ölümlü dünya. “Hepimiz bir amaç için burada olduğumuza göre seve seve katlanacağız.” bilinci tamamen bu iki gruba aittir.
n
n Acının ve bilginin bazen tam tersi etkilere sebep olduğu da bilinir. Hayatın tokadını yiye yiye acımasızlıkta sınır tanımayanlar mı dersiniz, kocaman bir beyni insanlığı yok etmek için kullananlar mı dersiniz? Ne derseniz deyin, tam tersidir işte. Bu noktada kendini avutmak için insanoğlu “tohumu kötüymüş” savunmasını da yapabilir. Fena da sayılmaz hani, vicdani olarak bizi epey rahatlatır. Allah a çok şükür çok okuyanların sayısı bir hayli az olduğundan yalnızca acı çekenleri anlamak açısından iyi bir teori. Günümüzde ve toplumumuzda milyonlarca insanın onmaz acılara gark olduğu da hesaba katılırsa, acı çekenlerin içinden karanlık yönü ağır basanlar çıkınca iyi bir rahatlama yolu diyebiliriz tohumu kötüymüş teorisinin. Yine de çok acı çekenler söz konusu olduğunda büyük bir tehlike içinde olduğumuz inkar edilemez. Sağı solu belli olmaz onların, gözü karadır birçoğunun. Hele de “artık kaybedeceğim bir şey yok” noktasına gelmişse en iyisi uzak durmaktır. Gözlerinde büyüttükleri acıyı bir gün kalbinizin tam ortasına saplayıverirler. Bunların bir de “acıların çocuğuyum” gibi zehirli modelleri vardır. Tüm dünyaya kahretmek için on-on beş dakikalık sohbetlerine maruz kalmanız yeter. Bu sürenin sonunda kafanıza siyah bir çuval geçiren kadere siz de sövmeye, hayatın ne kadar da çekilmez olduğunu düşünmeye başlarsınız. İşte bu noktada entellere benzerler. Hayattan beziş, kalbiyle yeryüzüne sığamamak…Daha binlerce benzer nokta. O kadar ki, acı çekenlerle, çok okuyanları, iki fotoğraftaki beş farklılığı bulun bulmacasındaki kadar birbirine yaklaştırır.
n
n Belki de aynı zehri içlerinde taşıdıkları içindir. Ruhlarına neyin karıştığını bilmezler, durup dinlenmezler. Biri sayfaları, diğeri yediği silleleri okur. Sildikçe yeniden yazarlar, yazdıkça silesileri gelir. Ve gittikçe daha da benzeşerek aralarındaki birkaç farkı da ortadan kaldırırlar. Aynı anda hem çok okuyan hem çok acı çekense, işte o zaman yandık… Bunu düşünmek bile istemeyiz.
n
n ULTREYA…
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n