Esasında yazılarıma maksadını ortaya koyamıyor, kitleye tesir edemiyor, faydalı olamıyor düşünce ve yılgınlığıyla kısa bir süre ara vermeyi planlıyordum. Lakin salı gününün sabahında, twitter adı verilen sosyal mecrada izlediğim bir kısa video bu yazıyı yazmaya beni sevketmiş oldu. Videoda 8-9 yaşlarında belli ki zeki bir çocuk kameranın karşısında bilimsel bir konuda izah ve bilim insanı Stephen Hawking'e ve onun özel konuşma mekanizmasına atıf yaparken ''rahmetli'' ifadesini kullandı. Bunun üzerine çekime nezaret eden muhtemeldir ki annesi ani ve sert bir müdahale ile 'ona rahmetli diyemezsin o kafir' ifadesini kullandı ve çocuğun mahcubiyetine ve şaşkınlığına yol açarak videonun da kesintiye uğramasına sebebiyet verdi.
Malum olduğu üzere Esma'ül Hüsna olarak bilinen Allah'ın 99 ismi tecellisinde bir unsur olarak 'rahmet' sıfatı mühim bir yer işgal etmektedir. İlahiyat norm ve kaynakları referans alındığında Allah'ın bağışlama hassasiyetinin sınırı bulunmamaktadır. Hiç kimse bir diğer kimsenin son anında sahip olduğu imani seviyeyi bilemez. Ona şahadet etmek sadece yaratıcının himayesindedir. Buna rağmen Allah'ın rahmetine ambargo koymak suretiyle iradesini yaratıcının iradesi yerine koyup insanları rahmetle buluşturmaya bu şekilde katı ve nobran tavırla karşı çıkan insanlara ne demeli? Yaratıcı adına hüküm vermeye bu denli merak, bilime çok büyük katkısı olan bir bilim insanını cehenneme göndermede bu hadsiz iştiyak nereden geliyor?
Oysa videodaki çocuk açısından o saflık ve duru duyguyla ifade edilen rahmet niyazı, buna karşılık böylesi tutumla tertemiz düşünceleri öfke ile yoğurmak ne derece insani, İslami'dir? Sözkonusu şahsın bilim insanı olarak bıraktığı büyük bilimsel bakiyeye bakmadan ve özellikle son nefesindeki statüsünü bilmeden ondan söz ederken ''rahmetli'' sözcüğüne karşı çıkarak ona Allah'ın rahmetini çok görmek, rahmetle buluşmasını temenni yerine rahmeti sınırlamak ne derece adildir? Rahmete mazhar olacakları tayin ne kadar makuldür? Yaratıcı adına kendini hüküm verme koltuğunda görmek ne şekilde izah-ı kabildir?
Türkiye'de din, anne ve babadan verasetle tevarüs ettiğinden, kitabi ve ilmi değil şişirilmiş din olarak uygulama alanında kendine yer bulabilmektedir. Oysa bir örnekle, anne babası yurtdışında yaşayan, kendisi de fiilen Türkiye'de ikametle birlikte sırf doğum ücreti almak için 'kafir!' Alman hükümetini kandırarak Almanya'da doğum yapan ve dini tekellerinde bulunduran, kendilerini dinin sahibi olarak gören, başkalarının dindarlığına not veren ikiyüzlü ahlaksızlara bakmak gerekir. Zahiren 'kafir!' Alman hükümeti kandırılmakta ama bu davranışla belli ki (haşa) Allah da kandırılanlar sepetine dahil edilmektedir. Bu manzara karşısında nasıl düşüneceğiz…? Keşke dini duyguları bu şekilde yontma ve köreltmede, insanları dinden uzaklaştırmada ne büyük vebal var, bilinse…! Keşke suretimize göre değil siretimize göre muamele görmek mümkün olsa…! Keşke 'İNSANİ ÇÜRÜMÜŞLÜK ENDEKSİNDEKİ' yerimize bakarak hayat idame ettirilse…! Ve esefa olduğu gibi görünmeyene; ahlakın, adaletin ruhunu kurutana…