n

n
n Bu sıcak yaz gününde kendimi alev çemberi içindeki kendi kendini öldürmeye hazırlanan bir akrep kadar umutsuz ve çaresiz hissediyorum. Öylesine bunaldım ki, ne yazıp neresinden başlayacağımı kestiremez oldum. Her yanım ateş içinde. Cunda adası yandı, Avşa adası yandı, Bodrum yandı, yanan orman değil. Yanan vatan toprakları. Yanan hepimizin yüreği. Yok, olan hepimizin nefesi. Her zamanki gibi suç piknikçilere atıldı. Suç mangalda. Bizde de mangal gibi yürek var. Kabullendik oturduk. Oysa Bekir Coşkun yangını rantçıların çıkardığını söylüyor. Malum Cunda adası Bekir Coşkun ile daha da bir anlam kazanmıştı. Yanan 75 hektarlık bir alan. Orada artık kuşlar hiç ötmeyecek. Binlerce karınca yanarak can verdi. Sincaplar, kaplumbağalar hepsi kaçışmaya çalışırken kavrularak yok oldu. Ağaçların gözyaşları da yangını söndürmeye yetmedi.
n
n Derken şehit haberleri gene acımazsızca ve savunmasızca geldi. Savunamadılar çünkü silahları yetersizdi. Savunamadılar çünkü teröristler daha kalabalık ve daha güçlü idi. Bunu koskoca Türk devletinin Başbakan Yardımcısı söyledi. Daha önce de maruf bakan “Sayın Öcalan” için ev hapsi teklif etmişti. Bence evde değil bir şatoda oturmalı. Uçsuz bucaksız yemyeşil golf sahaları olmalı. Top toplayan caddyleri olmalı. Dünyanın en ünlü aşçısı da olmalı ve her gün alâ yemekler pişiren. Gönlünü hoş eden cariyeleri ve de yelpazeleri olmalı kuştüyünden. O hain yüzü yelleyen yelpazeler salınıp durmalı. Elbette olimpik bir de yüzme havuzu mutlaka olmalı. Aydınlar, düşünürler, askerler, milletvekilleri henüz suçlarının dahi ne olduğunu bilemezken Öcalan eve çıkacak. Sonra onu hangi devlet koruyacak. Merak ediyorum. Binlerce vatan evladını koruyamayan bu devlet mi koruyacak?
n
n Şehitler toprağa verildi. Klasik ve klişe laflar yinelendi. Kınama ve lanetleme kelimelerini ezberledik artık. Ülke bu kadar ağlarken Başbakanımız Meksika da. Oradan da sambalar ülkesi Brezilya’ya geçti. Bir samba yapmayı bilmiyordu. Onu da öğrenmiştir umarım.
n
n Namusun; sadece kadının iki bacağı arasında arandığı ülkemde; kimse namusu yüreğinde ve vicdanında aramaz oldu. Ülke alev alev yanarken kadına kürtaj yasak dendi. Kadın rahmine ve iradesine ambargo kondu. Kırmızı ceylan derisi üzerinde yan gelip yatanlar yasayı görüşecek. Çünkü hepsi tıp doktoru…
n
n Fetullah Hoca ekranlarda ağladı. Başbakan Mevlana gibi ona “gel” dedi. O ise “gel desen de gelemem” şarkısı ile cevap verdi. Oysa ben bir şişe şampanya hazırlamıştım. Hocanın dönüşünü kutlamak için. Neyse vuslat gene başka bahara kaldı.
n
n Derken uçağımız Suriye tarafından düşürüldü. Uçağımızın orada ne işi vardı diye sormak geldi içimden soramadım. Sonra sorarlar adama “peki Küre’de Amerikan üssünün işi ne diye?” Ülkenin etrafındaki sular cadı kazanına döndü, sular fokur fokur kaynıyor. En büyük düşman ABD. Türkiye bir oyunun içine çekilmeye mi çalışılıyor. Suriye kendine güveniyor. Çünkü arkasında Rusya ve Çin var.
n
n Dört bir yanımız düşmanla sarılmış. Padişah ise geçenden bir akça, geçmeyenden iki akça almaya devam ediyor. Üstelik de Atatürk’ün resimleri olmayan paralardan isteniyor. Fethiye’de Atatürk resimleri çöpe atılıyor. Resimlere hiçbir şey olmaz, ama atan eller kirleniyor.
n
n Çamlıca tepesine tüm boğazı gören cami inşa edeceklermiş. Koskoca dahi Mimar Sinan bile bunu düşünememişti. Ne üzülmüştür yattığı yerde! Taksim e cami yapılıyor. Tüm okullar imam hatip okulları oluyor. Camileri insanların vicdanlarına yapabilirseniz ben o zaman kutlarım sizi. Din, iman, namus hepsi insanın kendi vicdanıdır.
n
n “Vicdanım bana diğer insanların söylediklerinden daha fazla hitap ediyor.” Diyor Çiçero
n
n Tavuk toplumlar, önlerindeki birkaç mısır tanesini yemeye çalışırken arkalarında neler olup, bittiğini göremezler.
n
n Türkiye’yi bütün dişleri kırılmış bir tarağa benzetiyorum. İyisi mi işe yaramayan tarağı kırıp atmak gerek. Dibe vurmak sonra küllerden belki yeniden doğmak. Bu durumda bana da akrebin yaptığını yapmak düşer. Ya ateşe atlamak ya da…
n