Bundan bir asır evvel sorsalardı Türkiye neresidir? diye… Kosova ovasından başlardı sınırları. Üsküpün çarşıları Bursaya benzerdi. Rodop Dağları tütün yeşili...
Beyaz kule, kızıl kırmızıydı bayrak misali, Ege kıyılarında. Arda boylarındaki erik de öyleydi ya, hoş… Kırmızı olsun da fark etmez, olsun varsın, üç kuruş pahalı be ya!
***
Tuna Nehri, etrafını yıkmam diyordu hala… Ve Mayadağdan kazlar kalkıyordu, al topuklu kızlara nazire yapar gibi. Anadan geçiyordu da Hasan, yardan geçemiyordu.
Nasıl geçsin bre? Gök gözlü, bulut renkliydi Urumeli kızları… Şal ile şalvar pek yakışıyordu onlara.
***
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar derlerdi demesine ama Şefonun evi de kaleye karşıydı. Çaldı mıydı davulları çaydan aşağı, bulut gelirdi hemencecik seher ile.
***
1912 – 1913 yıllarındaki Balkan harbi, altı yüz senelik vatan topraklarının yitirilmesiyle neticelendi. Kaybedilen topraklar, Trabzondan, Erzurumdan, Kayseriden ve hatta İstanbuldan çok daha eski Türk yurtlarıydı… Şehit kanıyla sulanmış Türk memleketleriydi yitirilenler…
Yüz sene evvel, Balkan harbinde yüz binlerce evladımız Balkan topraklarına düştü… Milyonlarca insanımız yollara düştü. Göç yollarında açlıktan, fakirlikten ve soğuktan niceleri öldü gitti.
Türk tarihinin gördüğü en korkunç soykırımlardan birisinin kurbanı oldu Rumeli Türkiyesi…
***
Balkan harbinin kurbanı olan nesillerin dördüncü kuşak torunlarından önemli bir bölümü de Orta Karadeniz Bölgesi nde yaşıyor… Kimisi Kosovalıyız diyor, kimisi Arnavutuz diyor, kimisi Balkan Türkü ya da Muhacir sıfatını tercih ediyor.
Onlardan on sene sonra yollara düşen mübadele kurbanı Balkan göçmenleriyle kader birliği yapıp çoktan kaynaşmışlar.
Peki aradan geçen yüz sene, onları tarihlerinden ve kültürlerinden ne kadar kopardı acaba? Televizyon, cep telefonu, internet derken adeta çıldırmış gibi akan zamanın tesiriyle asıllarından ne kadar koptu acaba bizim kızancıklar?
Bu sualin cevabını Samsun Mübadele Derneği 24 Mayıs ve 25 Mayıs ta ardı ardına yapacağı iki büyük etkinlikle verecek.
Regaip kandilini idrak edeceğimiz 24 Mayıs gecesi, 11 ilçemizde, 41 ayrı camimizde 41 mevlit okutulacak. Derneğin gönlü zengin 41 seçkin üyesinin katkısıyla gerçekleşecek mevlitlerden en büyüğü Site Camii nde yapılacak.
Site Camii ndeki merasim, TRT Avazdan canlı yayınlanacak.
Ertesi gün, 25 Mayıs gecesi ise Atatürk Kültür Merkezinde Kültür Bakanlığı nın korosundan Rumeli Türküleri konseri dinleyeceğiz. Gerçekten seçkin bir koro tarafından verilecek konserde davul zurna şovu ve folklor gösterileri de izleyeceğiz.
Balkan harbinin yüzüncü senesi anısına yapılacak bu iki görkemli etkinliğin onur misafiri ise Gümülcüne Müftüsü olacak.
Rumelide Türklük bayrağını temsil eden Batı Trakya Türklerinin temsilcisi müftümüzden mevlit dinlemek, bir daha nasip olur mu bilmem…
Lakin sadece Balkan harbinin acısını yüreklerinde hisseden göçmen kökenlilerin dışında bu ortak acımızı paylaşmak isteyen tüm Samsunluları da yanımızda görmek isteriz…
Hem camide mevlit dinlerken hem de konserde türkü dinlerken…
***
Unutmayın! Ermeniler, soykırım masalının yüzüncü senesi için şimdiden 1915e hazırlanıyor. Bakalım gerçek bir soykırım yaşayan ataların torunları olarak bizler acılarımıza ne kadar duyarlı olabileceğiz?
Göreceğiz efendiler, göreceğiz…
ONDOKUZ MAYIS I ANLAMAK…
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919da Samsuna çıkarken memleketin tek derdi cari açık değildi. Ahali, şikecileri değil, memleketi satan hainleri konuşuyordu. Polemiğe mevzu olacak anayasa ya da tiyatro da yoktu.
Gâvur (!) İzmir Yunan işgaline uğramıştı. Boğazda yabancı gemiler fink atıyordu. Akdenizde İtalyanlar, Çukurovada Fransızlar, Doğu Anadoluda Ermeniler, Karadeniz dağlarında Pontus çeteleri hüküm sürüyordu.
Memleketi koruyacak asker de yoktu, silah da… Gencecik delikanlılar, 1911den bu yana o cepheden bu cepheye koşarken kırılmışlardı. Çocuklar ekseri öksüz, kadınlar duldu.
Umut Kaf Dağı nın ardında yitip gitmişti.
Mustafa Kemal, işte böyle bir Anadoluya ayak bastı o gün…
Bunları hafızamızdan kazırsak ne Kurtuluş Savaşı nı anlayabiliriz ne de Mustafa Kemalin kıymetini…
Gerisi laf-ü güzaf!