Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif Hocamız ile Samsun Mübadele Derneğinin Balkan Savaşları nın 100.yıldönümü anma etkinlikleri vesilesiyle evvelki hafta biraraya gelme olanağı bulduk. Bağımsız, çağdaş, milliyetçi ve demokrat din adamı profili ile bizim cenahtakilere emsal olacak değerde bir din adamı olan İbrahim Şerif Hoca, Türkiyeye dışarıdan bakan bir dost gözüyle ufkumuzu genişletti. Batı Trakya Türklerinin meselelerine değinirken; sadece dikkatli gözlerin yakalayabileceği ince mesajlar aldık kendisinden… Bilhassa Biz, namazımızı kılarken Türkiyeye doğru secde ediyoruz. Zira biliyoruz ki bizim için kıblenin yolu Türkiyeden geçer. cümlesi, anlayanlar için altın değerinde vurgular taşıyordu.
İbrahim Şerif Hoca, Rumeli Türküleri konserinin yapıldığı Atatürk Kültür Merkezi salonunda yaptığı konuşmada Balkan, adı üstünde bal ve kanın birlikte yoğrularak hemhal olduğu toprakların adıdır. derken de bizleri can evimizden yakalamayı bildi.
Gerçekten de kimi zaman bal tadında bir hatıradır bizim hafızamızda Balkanlar… Kimi zaman da kan rengi bir ateştir yüreğimize düşen…
Misal, ak tolgalı beylerbeyinin ardında Tunayı geçerken baldan tatlıdır bizim oraları… Dervişlerin sohbetlerini dinlerken, derbentlerdeki uç kalelerine konarken, ermişlerin türbelerine çaput bağlarken bal sarmış petek gibidir.
Lakin Tunadan geri dönüşte, düşman çizmesinden sakınırken kanlıdır hep bizim oraları. Kılıç sallayan kefereden kaçarken, katliamdan kurtulmak için yollara düşerken, şehitlerin soğuk gövdelerine kefen sararken kanlıdır.
Ormanların içinde kaynayan kestane kokulu pınarları hatırladığımızda ballıdır Urumeli… Aynı pınarların kıyılarında katledilen atalarımızı anımsayınca kanlıdır suyun öte yanı…
Ya sarı saçlı mavi gözlüdür bizim kızlar veyahut kaşı gözü yıldızsız gecelere emsal… Güzelliklerine şiir değil destan döşensen kâfi gelmez. Onların bakışlarında boğulursun, aşk denizinde çimerken. İşte o vakit bir parmak bal çalınır gönül dimağına…
Ne vakit düşmana kurban verince şehit evladını, aynı kadının renksiz gözyaşlarında görürsün acıyı ve metaneti. İşte o vakit anlarsın ki senin gönlüne bal damlatan kadının kaderine kan boca edilmiştir.
Drama köprüsünün soğuk sularından içerken baldır da bizim türkülerimiz, mezar taşlarını koyun sanmaya gör; ala bulanır hemen.
Arda boylarında erik bal tatlı ama saat sekiz sırası iş değişiverir. İkimiz de bir boyda, delikanlı olalım istediğin kadar. Ardalar aldı mıydı kanlanıverir her taraf.
Camiler, medreseler, vakıf eserlerinden söz ederken bal; yıkılmış mezar taşlarından, bombalanmış köprülerden, kiliseye çevrilmiş mescitlerden söz ederken kan akar ecdat yadigârlarından.
Ezcümle… Hiç kimse Balkanları bir tek baldan veyahut bir tek kandan ibaret sanmasın…
Akşamları güneş batarken Rodop Dağlarının üzerine bir gölge düşer ya hani… İşte onun rengidir Balkanlar… Biraz bal sarışını, biraz bayrak misali kan kırmızı…
SALİH MERİÇ, MÜBADELE DERNEĞİNİ OMUZLADI GÖTÜRÜYOR…
31 Mayıs Perşembe günü, Mübadele Derneği üç büyük etkinliği aynı anda gerçekleştirerek bir kez daha kendisini aştı:
THY ile ortak düzenlenen bir etkinlikte, Selanik Belediye Başkan Yardımcısı nın da aralarında bulunduğu 15 kişilik bir Yunan heyeti, Samsun ve çevresinde turizm pazar araştırmaları yapmak üzere geldi.
İkinci etkinlik, Balkan Savaşlarının 100. yılı anısına şehitler ve göç acıları çekenlerin ruhlarına İlim Yayma Vakfı nda okutulan mevlidi şerif oldu.
Aynı sıralarda bir otobüs dolusu hemşehrimiz, Yunanistandaki ata topraklarını dolaşıyordu…
Bunu mütevazı imkânlarla gerçekleştiren Samsun Mübadele Derneği ni ve derneğe büyük değer katan başkanı Salih Meriçi alkışlıyorum. Emekleri için kendisine çok şey borçluyuz!
BİR GÖNÜL VE HİZMET ADAMINI TAKDİMİMDİR…
Eskiden dervişler varmış… Çelebice sözler eder, herkese örnek yaşarlarmış. Kanaatkâr olmayı, elindekini paylaşmayı, çevresine yardım etmeyi iş edinirlermiş.
Her cuma hutbesinde dinleriz ya hani: Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardımı emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar...
Eski zaman dervişleri de bu öğütten yola çıkarak, çevresine adil olmayı, iyilik yapmayı ve akrabasına yardım etmeyi telkin ederlermiş. Çirkinliklerle, kötülüklerle ve azgınlarla mücadelelerini gönül diliyle yaparlarmış.
Şimdilerde öyle dervişler kalmadı diyenlerden iseniz yanılırsınız. Çok şükür ki hala öyle dervişane yaşayanlar var. Lakin bilgeliklerini o kadar derin bir içtenlikle yaşıyorlar ki onları anlamak için bizlerin bakar kör olmaktan kurtulması gerekiyor.
31 Mayıs Perşembe akşamı, Balkanlarda yüz sene önce başa gelen bir acıyı yaşayanlar anısına mevlit okundu, dualar edildi. Salon tutuldu, 500 kişiye yemek ikramı yapıldı, herkes memnun ayrıldı. Gelenlerin pek çoğu, bu hayır işinin masraflarının nasıl karşılandığını anlamadı bile. Zira bu işin maddi yükünü çeken kişi, öylesine samimi bir mütevazılıkla hareket etti ki duayı eden hocaların bile ismini anmasına müsaade etmedi. Herkes bu organizasyonun maliyetlerini Samsun Mübadele Derneği karşılıyor diye düşündü.
Belki şimdi bana kızacak, Ne diye ismimi duyuruyorsun? diye çıkışacak… Olsun varsın! Ben onun kadar derviş olamıyorum, içimdekini okuyucumla paylaşmadan duramıyorum…
Benim Mustafa Eniştem… Sevgili Mustafa Tan ağabeyim… Sen bizim Rumeli ailesinin dervişlerinden birisin ve iyi ki varsın!
Allah niyetini kabul etsin!
GEÇMİŞ OLSUN
Devgeriş Derneği Başkanımız Sevgili Ahmet ONARAN, geçen hafta içinde küçük bir rahatsızlık geçirdi. Geçmiş olsun, Allah şifa versin!