Adalet, sadece mahkemede değil, her yerde lazımdır...

Evde, okulda, işyerinde ve sokakta, adalet varsa eğer orada huzur ve güven vardır...

Yani, mesele toplumla çözümlenecek bir meseledir...

Hz. Ali, "Adaletin son derecesi, insanın kendi nefsine karşı adil olmasıdır" diyerek, bizlere bir özeleştiri fırsatı vermiştir...

Başkasını suçlarken, kendimize "Ben ne kadar adaletliyim" diye sorabilme cesaretini gösterebilirsek, hak ve hukuk kavramları toplumda daha da kökleşecektir...

Bu gün sizleri, yazarı bilinmeyen güzel bir adalet öyküsüyle baş başa bırakıyorum...

***

Fatih Sultan Mehmet, bir cami yaptırıyordu. Bu caminin mimarı, işinin ehli olan bir Rum'du. Mabet yapılırken kullanılacak mermer sütunlar konusunda Rum mimar ile Sultan Fatih arasında bir anlaşmazlık çıktı.

Rum mimar, sütunları mimariye uygun olması için Fatih'in dediği şekilde değil de, kendi düşüncesi doğrultusunda yaptı.

Bunu gören Fatih Sultan Mehmet öfkelendi. Rum mimarın, 'Caminin estetiğini bozmak için böyle yaptığını' düşünerek onun elini kestirdi. Eli kesilen Rum, Sultan Fatih'ten davacı olmak için kadı Hızır Çelebi'ye giderek müracaatta bulundu. Hızır Çelebi, Rum mimarı dinledikten sonra bilirkişi heyetinden bu meseleyi araştırmasını istedi. Bir süre sonra bilirkişi raporunu kadıya verdi. Rum mimar, "caminin estetiği bozulsun da kötü gözüksün" diye değil, gerçekten de "mimariye uygun olsun" diye öyle inşa etmişti.

Anlaşıldı ki, Fatih Sultan Mehmet haksızdı. İstanbul ile birlikte nice ülkeleri ve krallıkları fetheden, çağ açıp çağ kapayan Sultan Fatih, sanık sandalyesindeydi...

Kadı Çelebi, hükmü verdi. Kısasa kısas yapılacaktı. Yani, Rum mimarın elini kestiren Fatih'in de eli kesilecekti.

Rum mimar bu kararı duyduğunda, şaşkınlıktan neredeyse dilini yutacaktı. Rüyada mıydı yoksa? Kendisi sıradan bir mimardı. Üstelik gayrimüslimdi. İslam memleketinde, Müslümanların padişahı karşısında haklı bulunmuş, mahkeme kararı lehinde çıkmıştı. İnanılacak gibi değildi. Peki, bu karara Padişah ne diyecekti? Kendisi ile beraber kadı da mahkum edilecek miydi?..

Fatih, büyük bir teslimiyetle hükme razı oldu ve "şeriatın kestiği parmak acımaz" diyerek cezaya boyun eğdi.

Bu arada Fatih, kadıya dönüp kılıcını göstererek , 'Ey kadı! Şayet ben padişahım diye korkup haksız olduğum halde lehime hüküm verseydin, vallahi şu kılıçla başını uçururdum!" dedi.

Kadı Hızır Çelebi de hemen yanı başındaki asılı olan topuzu göstererek, padişaha söyle seslendi:

"Sultanım! Şayet sende Padişahlığını öne sürüp bu İslam mahkemesine saygısızlık etseydin, vallahi şu topuzla müdahale edecektim!.."

Padişah ile kadı arasında geçen bu diyaloğa tanık olan Rum mimar, kendini kaybetmiş, yerlere kapanmış, hıçkırıklarla, gözyaşlarıyla ağlayarak, "Hepiniz şahit olun ki; ben davamdan vazgeçiyorum ve bu adalet anlayışı karşısında Müslüman oluyorum!.."

***

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Huzurlu ve mutlu günler dileğiyle...