Tevfik Fikret'in balmumu heykelinin önünden geçiyorum.

Kubbeli tavanına bakıyorum…

Kalem işi süslemeler çok güzel görünüyor.

Sedefli sedirlerin yanında bulunan, şöminenin önünde duruyorum.

'Sis' tablosunu karşımda görüyorum.

Halife Abdülmecit Efendi'nin Tevfik Fikret'in 'Sis' şiirinden etkilenerek yaptığı bu resme bakıyorum.

Sisin arkasında, fulü görünen minareleri inceliyorum.

Çoğu görmez; neden bilmiyorum?

Yüreğim, sisli bir sabahın güzelliğiyle, camdan içeri süzülen güneşin ışınlarını kucaklıyor.

Tabloya bakarken;'Sis' şiirinden dizeler mırıldanıyorum.

Sanki 'Sis' tablosu, Tevfik Fikret'in dizesi ile aydınlanıyor:

'Vatan sizinle şu zindan karanlıktan uzak'

***

İkinci kata çıkıyorum.

Küçük odada 'Edebiyat-ı Cedide akımının temsilcilerinin fotoğrafları asılı duruyor.

Recaizade MahmutEkrem'in,Halife Abdülmecit Efendi tarafından yapılmış yağlıboya portresine bakıyorum.

Halifenin, resim yapmış olmasını, müthiş önemsiyorum.

Zira mağaradaki ilk çizgiden, boyaya; boyalı resimden günümüze;medeniyetlerin gelişmesini düşünüyorum…

Ufkun ötesindeki medeniyeti yaşamak güzel şey diyorum…

***

Diğer oda Abdülhak Hamit Tarhan'ın eşyalarına tahsis edilmiş.

Sonraki eşi Lüsyen'in bağışladığı eşyalar düzenle sergilenmiş.

Nedense, 'Makber' şiirinin son dizesini mırıldanıyorum.

'Ölsem yaraşır gamınla her gün.' diyorum.

***

Tevfik Fikret'in çalışma odasını, masasını, masasında kalemleri, mürekkep okkalarını görüyorum.

Kütüphanesini geziyorum.

Robert Koleji'ne bağlanan köprüye açılan kapı önünde duruyorum.

Robert Koleji'ne neden bir Türkçe ad konmadığını düşünüyorum?

Utanarak yatak odasına giriyorum.

Tevfik Fikret'in 48 yaşında bu odada vefat ettiğini biliyorum.

Bilmem bilir misiniz?

Tevfik Fikret vefat edince, ilk kadın ressamımız Mihri Müşvik tarafından ölüm maskı yüzünden alınmış.

Şimdi Türkiye'de ilk kez alınan ölüm maskının karşısında duruyorum.

Maska, yaklaşıp bakıyorum.

Bembeyaz!

Kefen renginde!

Tevfik Fikret'in ölmüş yüzünü görüyorum!

Yüreğimde yaralı bir kuş uçmaya çalışıyor.

Nedense Tiyatro Maskı aklıma geliyor.

Ağlayan ve gülen tiyatro maskının ne anlama geldiğini açıklayan öğrencilerimi düşünüyorum.

İlim, irfan içerisinde aydınlığı gösteren sanatla uğraştıklarını biliyorum…

Hepsini iki kaşının ortasından öpüyorum…

Camdan bakıyorum.

Kim bilir kaç şiir dizesini bu camdan çekti Tevfik Fikret?

Doyumsuz Boğaz manzarasını görüyorum…