n İhtişamlı hayatlarının ışıltılarıyla gözleri

n

n körelmiş ve bu yüzden de çevrelerinde

n

n yardım bekleyenlerigörmek yerine

n
n zevk-ü sefaya
n
n dalmış olanlar,
n
n aslında imtihandan geçiyor...
n
n Kimler neydi, ne oldu?..
n
n Baki kalan
n
n bu kubbede,
n
n hoş bir seda bırakamadan
n
n göçüp gittiler...
n
n Çaldıklarıyla afra tafra yapıp,
n
n kul hakkı yemeyi sürdürenler
n
n bir bilseler akıbetlerini...
n
n Dilerim; Anıl Ege nin bugünkü
n
n öyküsü bir hatırlatma olur...
n
n
n
n
n
n * * *
n
n
n
n Kasabanın en zenginiydi ve para hırsıyla gaddarlaşmıştı. Acıma duygusu hiç yoktu. Fakir fukaraya yardım etmediği gibi
n
n kendi anne ve babasına da sahip çıkmıyordu.
n
n Daha düne kadar tuhafiyeci Ramis Efendi nin yanında tezgahtarlık
n
n yapan Mehmet in kısa sürede zengin
n
n oluşunun öyküsünü bilen yoktu. Kimileri, Ramis Efendi öldükten sonra
n
n mallarının üzerine oturduğunu söylüyor; kimileri de gömü bulduğunu
n
n anlatıyordu. Oysa, Mehmet gizli tefecilik yapıyor,
n
n küçük esnafa para satıyordu. Lakabı da Merhametsiz Mehmet ti. Parasının hesabını
n
n kendinin de unuttuğu söylenirdi ama bu bir şehir efsanesiydi. Çünkü, kör kuruşunun hesabını bilirdi.
n
n Merhametsiz Mehmet in bu acımasızlığı,
n
n babası Hasan Efendi yi çok üzüyordu ve her defasında
n
n ona En zor imtihan varlıktadır. İnsanları ezme. Dikkat et. Her şeyini kaybedersin diyordu. Bu sözler, Mehmet in
n
n bir kulağından giriyor, öbüründen çıkıyordu.
n
n Son görüşmelerinde de babasına Dünya yıkılsa bana bir şey olmaz
n
n dedi.
n
n Merhametsiz Mehmet, kundura fabrikası olan
n
n çocukluk arkadaşı Cavit e yüklü miktarda para vermişti. Hatta piyasadaki düşük faizli paralarını toplayıp, en yüksek kazançla
n
n Cavit e aktarmıştı. Cavit, ayakkabı ihracatı yapan
n
n bir sanayiciydi. Hayatta hiç kimsesi yoktu. İşçileri
n
n onun ailesi gibiydi. Zaten Merhametsiz Mehmet ten faizle para almasının nedeni de işçileri içindi. İhracat yaptığı ülkede çıkan iç savaş yüzünden
n
n zor durumda kalmıştı. İç piyasadaki daralma; onu bunaltmış ama
n
n işçilerinin ücretlerini tıkır tıkır ödemiş, kirasını aksatmamıştı.
n
n
n
n Merhametsiz Mehmet o gece erken yatmıştı. Sabaha karşı
n
n telefonu çaldı. Yataktan fırladığı gibi salona koştu. Kötü bir şey olmuştu mutlaka. Yoksa bu saatte onu hiç kimse arayamazdı. Ahizeyi kaldırır kaldırmaz
n
n feryadı bastı: Yıkıldım ben . Karısı Hatice Hanımın
n
n ne oldu? demesine fırsat vermeden
n
n otomobilinin anahtarını alıp, pijamalarıyla sokağa fırladı. Elektrik kontağından çıkan yangında,
n
n o sırada fabrikada bulunan
n
n Cavit, dumandan boğularak hayatını kaybetmişti.
n
n Merhametsiz Mehmet,
n
n kuş olup, uçmuştu sanki. Fabrikanın kapısına geldiğinde,
n
n alevler daha da yükselmişti. İşçiler, Cavit Bey öldü, babamız öldü diye ağlarken; o da gitti paralarım gitti paralarım diyerek,
n
n anlamsız bir biçimde sağa sola koşturuyordu.
n
n Cavit Beyin her şeyi bankaya ipotekliydi. Evi, yazlığı ve otomobili. Zaten bankalardan para alamadığı için tefecinin eline düşmüştü. Mehmet, elinde senetler olmasına rağmen hiçbir şey alamayacaktı. Servetini kaybetmişti.
n
n Günlerdir evinden çıkamadı. Aklını kaybetmek üzereydi. Babası Hasan Efendi, oğlunu ziyarete gittiğinde, çok üzüldü. Hiçbir şey demedi. Merhametsiz Mehmet, Baba, imtihanı kaybettim diyerek sokuldu. Hasan Bey, omzuna vurarak
n
n onu teskin etmeye çalıştı. Ne de olsa babasıydı. İçi acıdı.
n
n Merak etme oğlum dediğinde, Merhametsiz Mehmet in
n
n gözleri ışıldadı. Hasan Bey, Allah ın sana bir hak daha vermesini istiyor musun? sözleriyle Mehmet, huzur buldu.
n
n Haksız kazançla elde ettiği zenginliği bir sabah biten
n
n Merhametsiz Mehmet,
n
n gerçek servetin ne olduğunu anlamıştı. Ve bunca kötülüğe rağmen
n
n rahmet kapılarını aralayıp, bir fırsat daha veren Allah a şükretti.
n
n Ve ertesi gün, evini satıp; faiz paralarını
n
n esnafa ödedi. İçinde müthiş bir huzur vardı. Zenginliğinde
n
n hiç bu kadar mutlu olmamıştı.
n
n * * *
n
n Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n