Gerçekler bir türlü görülemiyor ama hayallerde üstümüze yok.
Her gün gazetelerimizde milletvekillerimizin sözde icraatlarını içeren haberleri gördükçe, rahatsızlık duyan biri olarak, biraz da gerçekleri görmeye davet etmek istiyorum.
Hizmetten yana yürekleri var ise.
Görmelerini istediğim Samsunun Vezirköprü, Alaçam ve Sinopun Durağan İlçesine bağlı 30 köyün adeta adada yaşadıklarını.
Bu köylerin ulaşım sahibi olduğu günleri de biliyorum, yolları sular altında bırakıldığı ve 25 yıldır çektikleri çileyi de.
Aldatıldıkları günü de biliyorum, oynanan oyunları da.
Aldatıldıklarını haber de yapmıştım, o dönemde çalıştığım Hürriyet Gazetesinde.
Köylüler, doğdukları, büyüdükleri, yaşadıkları toprakları terk etmek istemiyordu.
İstedikleri, sorunlarını TRT aracılığı ile yetkililere duyurmaktı.
Bu köylülerin olmazsa olmazı idi.
Zamanın Sinop Valisi ‘tamam deyip, köylülerin sorunlarını TRT muhabirine çekim yaptırarak köyün o gün boşaltılmasını sağlamıştı.
Olayın farkına varıp, çekim esnasını fotoğraflayıp haber yapmıştım.
Zavallı köylüler sorunlarının yer aldığı haberi izlemek için Durağana topluca gelip bir kahvehanede TRTden kendilerini izlemeye gelmişlerdi.
Haberin yayımlanmadığını görerek aldatıldıklarını anlamışlardı.
Onların aldatıldığını biz haberimizle yetkililere duyurmuştuk.
Duyurmaya duyurmuştuk ama çözüm bulabilene henüz rastlanamadı.
O köylüler, köyleri baraj gölü altında kaldığı için Hataya göç ettirilmişti.
Göl altında kalmayan ama yolsuz kalanlar, yani 30 köy tam 25 yıldır tekne yolculuğuna mahkum.
Sözde köprü yapılacaktı.
Bırakın köprüyü, soran dahi olmadı.
Ne geçmiş iktidarlardan, ne de 10 yıldır AK Parti iktidarından.
Altınkaya Köyü Muhtarı Yusuf Öncel isyan ediyor, geçmişin ve günümüzün iktidarına.
‘Kaderimizle başbaşa kaldık diyor.
Haksız da değil.
İsterseniz söylediklerine bir kulak verelim dertli muhtarın:
1987 yılında barajda su tutulmaya başlanmasıyla yolumuz da köprümüz de su altında kaldı. İlk yıllarda teknelerle ulaşım sağlandı. Tekneler ufak olduğu için köyden baraja kadar bir araçla, oradan tekneyle karşıya geçtikten sonra başka araçla ilçeye ulaştık. Şimdi biraz daha büyük kayıklarla, araçlarımızı koyarak karşıya geçiyoruz. Yaklaşık 3 bin 800 metre bu şekilde geçiliyor. Her gün teknelerin arızalanmaması ve su almaması için dua ederek karşıya geçiş yapıyoruz. 25 yıldır köprü yapılması gündeme geliyor ama bir türlü sonuçlanmıyor.
Ne dersiniz; köprü yapılır mı sizce?
Seçimler yaklaşırken, birileri modern bir köprü maketiyle köylülerin yanına gidip, aldatmalarını sürdürürse şaşmam.
Neden mi?
Aldatmaya ve aldatılmaya alıştık da ondan.
Ne dersiniz?
Gazetecilerden onurlu duruş…

Adı, Basın İlan Kurumu.
Görevi, resmi ilan dağıtım ve düzenlemesi.
Gazetelerin sırtından geçinen devlet kuruluşu.
Bu dönemde hayli genişledi, çalışanları da iktidar yanlıları.
Son zamanlarda üstüne vazife olmayan işlere de burnunu sokmaya başladılar.
Gazeteciliği yönlendirme çabası içindeler.
Duyuru adı altında yerel gazetelere mesaj geçen Basın İlan Kurumu, gazete sahiplerine imza karşılığında onaylatmış bile.
Samsunda iki gazete hariç.
Biri Haber, diğeri Denge Gazetesi.
Her iki gazeteyi kutlamak gerekir.
Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sevgili Necdet Uzun yapması gerekeni yaptı.
O 15 yıl 19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığını yaptı ve böyle bir saçmalığa imza atmasını zaten bekleyemezdim.
Samsunda sözde Gazeteciler Cemiyeti var.
Edindiğim bilgiye göre duyuruya ilk imzayı bu cemiyetin başkanı atmış.
Gel de sansüre ‘evet diyen başkanın cemiyetini kabullen.
Olacak şey değil.
Önce imza atan sonra imzasını geri çeken Hedef Halk Gazetesi dün tüm çalışanların işi bırakmasıyla yayımlanmadı.
Onurlu bir duruş çalışanlar tarafından sergilendi.
Tavır kondu, tepki bildirileri yayımlandı, yapılan hata Türkiye gündemine oturdu.
Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü böyle bir duyurudan haberdar olmadığını açıkladı.
Duyuruyu kendi kafasına göre, hazırlayanın Basın İlan Kurumu Samsun İl Müdürü Mustafa Bayraktar olduğu ortaya çıktı.
Geldiği günden bu yana zaman zaman haddini aşan açıklamalarıyla dikkati çeken Mustafa Bayraktarın böylesi bir hata yapacağını ben şahsen bekliyorum.
Fazla zıpladı, rahatsızlıklar verdi.
Basın camiası üzerinde etkin olma sevdasına kapıldı.
Kısacası bir çuval inciri berbat etti.
Bu olay; Samsun basınının bu tür tutarsızlıklara fırsat vermeyeceğini gösterdi.
Üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokmaya çalışanlara taviz vermeyeceğini ortaya koydu.
Görevi ilan düzenlemesinden öte gitmeyen bir kuruluşun medya üzerinde hakimiyet kurma cüretkarlığına tokat gibi cevap verdi.
Temennimiz ders alınır ve bundan böyle herkes işini yapar.
Haydi hayırlısı.

Memurlar, sokaklara indi…

Samsunda işi bırakarak kentin çeşitli noktalarında eylemler düzenleyen Kamu-Sen, Memur-Sen ve KESK üyeleri hükümeti protesto etti.
Amaçları seslerini duyurmak.
Seslerini duyan var mı?
Duyan çok, aldırış eden yok.
Yılın ortasına geldik, zavallı memur halen zam bekliyor.
Verilmek istenen sadaka gibi zam.
Böyle olunca haliyle kabul etmeleri mümkün değil.
Tepkilerini sokaklara inerek sürdürüyor memurlarımız.
Verilmek istenen zamma isyan ediyor.
Bir verilmek istendiği yerde, 10 geriye alındığını iddia ediyor.
Her geçen yıl maaşlarının eridiğini öne sürüyor.
Kısacası ‘Ekonomi büyüyor, Türkiye zenginleşiyor diyenlerin gerçekleri sakladığını gözler önüne seriyor.
Memur haklı ama memura verilebilecek para yok.
Bu böyle biline.
- Gülümse:
REKLAMLAR…
Temel ölür. Melekler karşılayıp, cennete mi? Cehenneme mi gitmek istediğini sorarlar.
Temel, Cenneti cörebilirmiyum der.
Cenneti gösterirler. Her şey sade, durgun, oradaki herkesin canı sıkılıyor. Temel şaşırmış.
-‘Pi de cehennemi cöreyim der. Cehennemi gösterirler. Gülüş, cümbüş, eğlence. Temel hemen karar verir.
-Cehenneme cideyrum.
Temeli melekler zebanilere teslim eder, zebaniler alıp, kaynar kazanların başına götürürler.
Temel itiraz eder:
-Penum cördüğüm cehennem böyle değildu.
Zebani, Temele gülerek:
-Sana reklamları seyrettiler.
MEZARLIK…
Dört kişilik bir eğitim uçağı Karadenizde mezarlığa düşmüş!
Lazlar 80 ceset çıkarmışlar ve ölü sayısının artmasından korkuyorlarmış!
Aforizma:
İnsan ne zaman kendinden kuşkulanmaya başlasa,onu coşturan aptalca bir iş gelir aklına.
Stanislaw LEC
Tarihte Bugün:
25 Mayıs 1944 : Nuri Demirağ ın fabrikasında yapılan ilk Türk uçağı İstanbul dan Ankara ya uçtu.