1982 Anayasası'nın 133. maddesine göre devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan 'TRT'nin özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır'. Yine 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu'nun yayın esasları kenar başlıklı 5. maddesine göre 'Kamusal özellik taşıyan dahil tüm radyo ve televizyonlar haberlerin toplanması, seçilmesi ve yayınlanmasında tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk ilkelerine bağlı olmak, kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak yükümlülüğü altındadır'. Bu minvalde haber bültenleri ve haber programları, tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır. Siyasi partiler ve demokratik gruplar ile ilgili tek yönlü veya taraf tutar nitelikte olamaz. Sunucu program sunumu esnasında tarafsız olmak zorundadır'. Buradaki emredici düzenlemeler nazara alındığında sadece TRT'nin değil tüm radyo ve televizyonların eşit ve adil yayın yapma yükümlülüğünün vazgeçilmez ve devredilmez olduğu açıkça görülecektir. Ancak şu zamana kadar yapılan yayınlar, izlenen yayın politikaları bu amir hükümlere uyulduğuna kefil midir sorusuna olumlu yanıt verilmesini imkansızlaştırmaktadır. Örneğin geçmişte yapılan bir araştırmada TRT'nin 20 günlük yayın periyodu incelenmiş ve netice olarak bir siyasi partiye yaklaşık 1000 dakika yer verilirken diğer partilerin yayın süresinden hiç nasibini alamadığı, bu siyasi parti ile ilgili 889 habere yer verilirken diğer partilere hiç yer verilmediği ortaya konulmuştur.
Yüksek Seçim Kurulu, 24.07.2010 tarih ve 493 sayılı kararında 'Özellikle TRT kurumunun devlet yayın organı olma özelliği ve önemli sorumluluğu sebebiyle diğer radyo ve televizyonlara örnek olması, yayınlarında objektifliğe, eşitliğe, tarafsızlığa özen göstermesi, yanlı ve tek taraflı programlardan kaçınması gerektiğine' vurgu yapmıştır. Bu açıdan adil ve eşit yayın yapmak TRT'nin sadece etik ve yasal değil aynı zamanda anayasal yükümlülüğüdür. Bugün gelinen durumda TRT adeta özelleştirilmiş ve tüm yasal yükümlülüklerden azade bir görünüm arz etmektedir. Bu anlamda durum adalete ve kamusal yayıncılığa muhalif olması sebebiyle yürek burkucudur. 'Yayıncılıkta mevcut habitat bir hazana işaret etmektedir. TRT hiçbir gücün avatarı değildir. Dolayısıyla tarafsız, adil ve eşit yayın anlayışına avdet edilmesi gerekmektedir. Aksi halde sorumlu mevkide olanların bugün mümkün gözükmese de atide hukuk karşısında savunma yapmaları güçleşecektir'.
Malum olduğu üzere, elektrik faturalarından TRT'ye katkı payı adı altında adeta 'salma' salınmaktadır. TRT yukarıda arz ve izah edildiği şekilde vazife deruhte etmeyi sürdürmeyi düşünüyorsa halk olarak TRT adına tahsil edilen vergiyi ödememe hakkını saklı tutmak gerekecektir. 'Zira herkesten katkı payı alıp sadece belli bir zümrenin düşüncesine hitap eden bir kamu yayını kabul edilemez. Bu durumda sadece hitap edilen o zümrenin bu yayın kuruluşuna katkı vermesi beklenir. Yaptığı ödeme ile yayın giderlerine faydası dokunan kişilerin kendi eliyle kendisine muhalefet yapılmasına rıza gösterdiğini kabul, en hafif deyişle delilik olacaktır'.
'TRT siyasi partiler ve demokratik gruplar ile ilgili tek yönlü veya taraf tutar nitelikte yayın yapamaz. Bu tavır, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü ile halkın haber alma hakkını da yok saymaktadır. Dördüncü kuvvet olan medyanın fren-denge metaforuna sunduğu katkıyı bertaraf edici şekilde oluşan bu yapının kaotik bir geleceğin habercisi olduğundan kuşku duymamak gerekir. Dolayısıyla gerekli hukuki adımların atılması gerektiği izahtan varestedir'.