Vurdumduymazlık yaygın bir hastalık... Nazım Hikmet'in dediği gibi, midye gibi kapalı ve rahat... Dünya yansa umurunda olmayacak, bir değil, beş değil, yüz milyonlar var maalesef!
***
Bizim Mahmure, işte o yüz milyonlardan sadece birisi... Kendi küçük dünyasında yaşayıp giden, gözünün önünde olan biteni seyretmekle yetinen, parmağını kıpırdatmayı aklının ucundan geçirmeyen bir hanım kızımız...
***
Samsun'un orta yerinde, meşhur Çiftlik Caddesinde, cumbalı bir evde doğmuş Mahmure...
Dedesi, dokuz yüz yirmi dört mübadelesiyle Kavala'dan gelmiş bir tütün eksperi... Nenesi de Bafralı bir avukatın güngörmüş kızı...
Babası sağlık memuruymuş; yirmi yaşında Saathane'de bir doktorun muayenehanesine girmiş, emekli oluncaya kadar da orda çalışmış. Senin anlayacağın, adamcağızın bütün hayatı Çiftlik Caddesiyle Saathane Meydanı arasında geçmiş!
Anasını ondan beter... Kızken Tekelde çalışmış, evlendikten sonra işi bırakmış. Mahmure olduktan sonra mahalleden hiç dışarı çıkmamış!
***
Tam ev kızı, Mahmurecik... Cumbalı evin bahçesinde sek sek oynayarak geçmiş çocukluğu... Yuvada kuş misali, yaşamış durmuş dededen kalma evde!
İlkokulu bitirince okumamış. Anasının dizinin dibinde, kah yastık dikerek kah oya yaparak genç kız olmuş.
***
O vakitler, Çiftlik Caddesi Samsun'un en seçkin yeri... Kentin hali vakti yerinde, en güngörmüş aileleri orada oturuyor. Hatta Çiftlik Caddesi'nin bir-iki arka sokağında oturmak bile prestijli... Denize doğru ta Irmak Caddesine kadar, yukarıda da Yeni Karakol Camii tarafı birbirinden güzel, çoğu bahçeli evlerle dolu...
Çiftlik'te tiril tiril giyinip baylı bayanlı gezmek Samsunluların en büyük eğlencesi... Öyle ki çevre vilayetlerden Samsun'a gelerek Çiftlik'te gezenler, dönüşlerinde haftalarca Paris'ten dönmüş gibi hava atıyor!
Bizim Mahmure, dünyası küçük olduğu için oturduğu evin kıymetinin pek de farkında değil... Sanıyor ki dünyanın her tarafı, oturduğu yer gibi!
Bütün gün evin cumbasında oturup etrafı seyrediyor... Faytonları, yeni yeni yaygınlaşan tomobilleri, klakson çalarak geçen ağır abileri göz ucuyla takip ediyor.
Çıktı mı akşam ayazı... Önce zahmet edip yerinden kalkıyor, sırtına bir yelek geçirip gene cumbasında Çiftlik Caddesindeki şatafatı seyre duruyor.
Yatsı ezanından sonra el ayak çekilince o da hop, tumba yatağına giriyor. Gamsız bir uyku çekiyor!
***
Neden sonra Çiftlik Caddesinden inşaat patırtıları eksik olmamaya başladı. Caddeye yerleşmek isteyen öylesine çok ve caddedeki ev sayısı o kadar azdı ki, müteahhitler birer ikişer müstakil evleri alıp kat karşılığı apartman yapmaya koyuldu.
Bahçeli müstakil evler tek tek yıkıldı. Apartmanlara yeni insanlar yerleşti. Mahmure, bir müddet cumbanın penceresinde örgüsünü örerken yeni komşuların taşınmasını gözledi.
Zamanla apartmanların altına dükkanlar açıldı. Önce fırınlar, manavlar, marketler... Sonra zamanla mağazalar, pastaneler ve lokantalar...
Gel zaman git zaman, müteahhidin biri oturdukları konağı satın almak istedi. Karşılığında iki apartman dairesi verecekti. Önceleri pek istemediler. Ama sonra babası "yakında Mahmure evlenir, ona başını sokacağı bir ev lazım" dedi. Konağın yıkılıp apartman olmasına razı geldi.
***
Artık konak yerine apartman dairesinde oturuyorlardı. Mahmure güzel bir genç kız olmuştu. Ama huyu değişmemişti, gözlerine rastık çektikten sonra odasının penceresinden Çiftlik Caddesini seyrediyordu. Görücüler gidip gelmeye başlamıştı. Derken oturdukları apartmanı yapan Oflu Müteahhidin Çiftlik Caddesine pastane açan biraderinin oğluna gönlü aktı.
Şıkır şıkır, fıkır fıkır bir düğün yaptılar. Sonra aynen devam... Mahmure, evinin penceresinden Çiftlik Caddesini seyretmeye devam etti.
Artık Konaklar, bahçeli evler yoktu... Ama Çiftlik gene çok hareketliydi. Genci yaşlısı, zengini fakiri, çalgıcısı çiçekçisi oradaydı. Araba veya yaya, "Çiftlikte bir tur atmak" Samsunluların en sevdiği sosyal faaliyet haline gelmişti. Düğün alayları, sünnet konvoyları, okulların bando takımları, bayramlarda fener alayları oradan geçiyordu.
Samsun'un en zengin insanları Çiftlikte oturuyordu hala... Memurlar, işçiler değil bir daire almak, kiralamayı bile aklından geçiremezken Mahmure çok şanslıydı. Çiftliğe bakan bir apartman dairesinin penceresinden kahvesini yudumlayarak etrafı izleme lüksüne sahipti.
***
Aslında zaman geçip gidiyordu. Mahmure farkında değildi ama her şey tarihin tenceresinde kaynayıp aşure oluyordu...
Anası babası artık başında değildi, ama kocası evine ekmek getiriyor, kucağına aldığı oğlunu evin penceresinden dışarıyı seyrederken büyütüyordu...
Konu komşu ona "Mahmure Teyze" diye hitap ediyordu. Çiftlik Caddesi ağır ağır değişiyor, o da bu değişimi fütursuzca izlemekle yetiniyordu.
Devamı haftaya...
Bakalım Çiftlik Caddesinde neler değişecek, değişim Mahmure'yi nasıl etkileyecek? Vurdumduymazlık ona ne getiri ne götürecek?