Göz görmek, dil söylemek isteğini söyleyince
ne gelir elden...
O zaman söyleyene bakmak, sorular sormak lazım...
Kimdir bu adam?..
Ne iş yapar?..
Tahsili nedir?..
Kaç yıl çalışıp da bu serveti edinmiştir?..
Namuslu bir insana; şerefsizliği tescilli olan birisi niçin
çamur atar?..
Engeli ortadan kaldırmak ister rahat çalayım diye...
Çok mu bunaldın kendine sormaktan?..
Sokağa çık, çevir birini, yine sor...
Hırsıza hırsız diyecektir...
Şaşırıp da hırsızın ortağına sormazsan tabii ki...
Her insanın öyle veya böyle tartısı vardır...
Ama sonuç değişmez...
Doğruluk 24 ayar altındır, yanlış ise teneke...
Bugünkü öykümüz, adam gibi arkadaşlıklar üzerine...
* * * *
Çok samimi iki dost ve arkadaşlardı. Fakat biri çok kurnaz, atılgan ve hareketli, diğeri ise çok saf, dürüst ve sessizdi.
Bir gün kurnaz olan arkadaş, diğer arkadaşın yanına giderek işlerinin bozulduğunu söyler ve kendisinden para ister. Samimi dostu onu hiç kırmaz ve elindeki bütün parayı arkadaşına verir.
Arkadaşı bu parayla işlerini düzeltir...
Bir süre sonra kurnaz olan yine arkadaşının yanına gider ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok beğendiğini belirterek, kendisine vermesini ister.
Arkadaşı çok şaşırır, ne diyeceğini bilemez. Ancak, aralarında o kadar kuvvetli bir sevgi vardır ki arkadaşına hayır diyemez, nişanlısını arkadaşına verir.
Zaman içinde saf olanın işleri bozulur.
Ve birden arkadaşı aklına gelir.
Ben ona sıkıştığında iyilik yapmıştım diyerek arkadaşının işyerine gider ve kendisine iş vermesini ister.
Arkadaşı ona iş vermez. Bizimki, pişmanlık ve üzüntü içinde geri döner ama yine de arkadaşına kızamaz.
Bir gün sokakta dolaşırken yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşır. Fakir olduğu için ilaç alamadığını söyler.
Bizimki yaşlıya acır, istediği ilaçları alır ve adamcağıza verir.
Kısa bir süre sonra yaşlı adamın öldüğünü duyar.
Yaşlı adam çok zengindir ve tüm mirasını kendisine bırakmıştır.
Saf adam artık zengindir.
Birazdan sevdiği dostuna olan kırgınlığıyla dostunun işyerinin karşısında bir ev alır ve oraya yerleştirir.
Bir gün evinin kapısını dilenci bir kadın çalar. Yaşlı kadın çok aç olduğunu, kendisine yemek vermesini ister.
Bizim saf hiç düşünmeden kadını içeri alır. Karnını doyurur.
Kimsesi olmadığını öğrendiği kadına; kendisinin de yalnız olduğunu söyler ve bu evde birlikte yaşayalım sen evin işlerini ve yemeklerini yaparsın der, yaşlı kadın hiç düşünmeden kabul eder.
Bir süre sonra yaşlı kadın bizimkine, kendine uygun bir kız bulup evlenmesini söyler.
Bizimki böyle bir kıza nasıl ulaşacağını, kendisinin tanıdığı olmadığını söyler.
Yaşlı kadın ona uygun bir kız tanıdığını ve kendisiyle görüştürebileceğini söyler.
Görüşmeler sonucunda evlenmeye karar verilir ve düğün davetiyeleri basılır.
Bizimki kırgın olduğu halde, çok samimi dostunu yine de unutamamıştır... Biraz da geldiği konumu görmesi açısından samimi arkadaşına da davetiye gönderir.
Düğün günü gelir çatar. Saf adam düğün salonunda bir şeyler söylemek isteğiyle mikrofonu eline alır ve başlar yaşadıklarını anlatmaya...
Eskiden çok sevdiğim bir dostum vardı. Bir gün işleri bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayı verdim.
Evlenmek üzere olduğum nişanlımı çok beğendiğini söyleyerek benden istedi.
Çok üzülerek onu da kendisine verdim. Çünkü biz gerçek dosttuk. Onun üzülmesini istemedim.
İşlerim bozulduğunda onun fabrikasına gittim ve çalışmak için kendisinden iş istedim. Bana iş vermedi. Çok üzüldüm ama yine de arkadaşıma kızmıyorum. Çünkü biz gerçek dosttuk.
Bu konuşma üzerine kurnaz olan arkadaşı daha fazla dayanamaz mikrofonu eline alır ve başlar konuşmaya...
Benim de bir zamanlar çok sevdiğim bir dostum vardı. İşlerim bozulduğunda kendisinden para istedim, bütün parasını bana verdi. Sonra ondan nişanlısını istedim, üzülerek nişanlısını da verdi. Nişanlısını istememin nedeni o kadının arkadaşıma layık olmamasıydı. Hayat kadınıydı. Kendisi çok saf olduğu için arkadaşımı o kadından bu şekilde kurtardım.
İşleri bozulduğunda gelip benden iş istedi, arkadaşımı kendi emrimde çalıştıramazdım, o yüzden iş vermedim.
Günün birinde karşılaştığı yaşlı adam benim babamdı.
Babam ölmek üzereydi, onu arkadaşımın yanına ben gönderdim ve mirasını ona ben bıraktırdım.
Evine gelen dilenci kadın benim annemdi.
Ona bakıp iyi yaşamasını sağlamak için gönderdim.
Şu anda evlenmekte olduğu kişi de benim kız kardeşim.
Onu arkadaşımla evlenmesine ben ikna ettim. Yani onun içindi...
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve huzurlu günler dileğiyle...