Gerçekten dost olanlar,
arkadaşının nerede ne yapacağını bilir...
Çünkü, dostluk bir süreç gerektirir...
Yaşanan olaylar, arkadaşı tanımada önemli bir analizdir...
Kimi yolculukta der, kimi kavgada...
Kimine göre de para alışverişinde...
Aslında herkesin bir belirleyici yöntemi var...
Öyle veya böyle dostu tanımak,
karşılaşılabilecek sorunları azaltmak demektir...
Çünkü dostun verdiği acı, düşmanınkinden fazladır...
Yazarı bilinmeyen bu öyküde, gerçek bir arkadaşlık anlatılıyor...

* * *

Savaşın en kanlı günlerinden biri.
Asker, en iyi arkadaşının biraz ileride
kanlar içinde yere düştüğünü gördü.
İnsanın başını bir saniye bile siperin
üzerinde tutamayacağı ateş
yağmuru altındaydılar.
Asker, teğmene koştu ve
Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı
alıp gelebilir miyim?..
Delirdin mi der gibi baktı teğmen...
Gitmeye değer mi?..
Arkadaşın delik deşik olmuş...
Büyük olasılıkla ölmüştür bile...
Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın.
Asker ısrar etti ve teğmen
Peki dedi. Git o zaman...
İnanılması güç bir mucize...
Asker o korkunç ateş yağmuru
altında arkadaşına ulaştı.
Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü...
Birlikte siperin içine yuvarlandılar.
Teğmen kanlar içindeki askeri muayene etti...
Sonra onu sipere taşıyan
arkadaşına döndü:
Sana; hayatını tehlikeye atmana
değmez demiştim. Bu zaten ölmüş...
Değdi teğmenim dedi asker...
Nasıl değdi? dedi teğmen...
Bu adam ölmüş görmüyor musun?..
Yine de değdi komutanım.
Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı.
Onun son sözlerini duymak,
dünyaya bedeldi benim için.
Ve ölen arkadaşının son sözlerini tekrarladı:
Geleceğini biliyordum!.. demişti arkadaşı,
GELECEĞİNİ BİLİYORDUM...
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve huzurlu günler dileğiyle...