Beceriksizlik başka kılıklara girip aramızda tebdil-i mekan geziyor. Birbirinden farklı isimlerle şişine şişine arzı endam ediyor. Henüz yemek pişirme sırasının mantığını anlamamış, fasulyeden sonra kıymayı tencereye yerleştiren; soğuk suya makarna salmaya kalkan hanım kızlarımız ve beyefendi oğullarımız Yemek pişirmeyi sevmiyoruz.un arkasında saklıyorlar beceriksizliklerini. Sayelerinde fast food zincirleri uzadıkça uzuyor. Kendi dağınıklığını toplayamayanlara ne dersiniz: Hiç uğraşamam o tarz işlerle canım, yardımcım var, gelip yapıyor. Her ne kadar kendi evini toparlayıp temizleyemeyen için boşluğa düşme, acz içinde olma durumu mevcut olsa da; işsiz bir insanın ekmek kazanması açısından olumlu sayabiliriz. Hele hele ince işleri biz sormayalım, siz de söylemeyin. Kaç gencimiz, damlayan bir musluğa conta takma becerisine sahip? Kaç tane gencimiz söküğünü dikebiliyor ya da pantolonunun paçasını kısaltabiliyor? Yok daha neler diyeceksiniz, deyin bakalım. Yan etkisi ise; çorabı sökülenin, nasıl olsa yenisi sudan ucuz diye zavallı gözü çıkmış çorabını çöpe atması.
Eskiden okullarda el işi derslerimiz vardı, kızlar ve erkekler ayrılırdık. Biz dikiş nakış ağırlıklı işler öğrenirdik, erkekler de el becerisi isteyen işlerde aile reisliği için prova yapardı. Çoğu zaman da öğretmenlerimizin gözünden özel yetenekler kaçmaz ve mutlaka değerlendirilirdi. Hiç unutmuyorum erkek kardeşim kilim örmüştü. Büyüklerimiz işi şansa bırakmazlardı, bize işimize yarayacak her işi öğretmeye çalışırlardı. Bazen sorumluluk vererek, bazen ödüllendirerek, e bazen de mete zoruyla. Ne yapalım, neticede biz de çocuktuk, gençtik. Bizim de başımızda kavak yelleri eserdi zaman zaman.
O zamanlar rahmetli anneannemin slogan gibi kullandığı bir lafı vardı, çok gülerdik: Eli kırılsın. Meğer Karadenizde bu maharetlenmek, yetkinleşmek anlamında kullanılırmış. Bunu zaman içinde anladık, sonra biz de kullanmaya başladık. Bir taraftan da elimiz her işe kırıldı. Kolay mı, elimiz kırılmasa kafamız kırılacak! Filiz kızım, gel bakalım, bugün şu örneği çıkar. Gözümüz patlayana kadar, dikkatle bakar en zor dantel örneklerini çıkarmaya çalışırdık. Efendim Ev baştan aşağı temizlenecek, kapıları ve yerleri silmek senin görevin. Peki der, akşama kadar yumuk yumuk çocuk ellerimizle koca bezleri sıkmaya, onlarla her yeri parlatmaya çalışırdık. Üstelik de yazları gittiğimiz köyümüzde, su şimdiki gibi evin içinde akmazdı ve biz mecburen güğümlerle taşıdığımız sularla yapardık temizliğimizi. Tabi en son kuzinede ısıtılan sularla banyo sefası ve ertesi güne yığınla bir sürü çamaşır… Yani sizin anlayacağınız ellerimiz kırıla kırıla bir hal oldu; iyice yetkinleştik.
Bir ara çok bozuluyordum büyüklerime Keşke bizi biraz daha az işe güce soksalardı da daha fazlaca okusaydık, yazıp çizseydik, resim yapsaydık. neviinden düşünceler zihnime üşüşünce. Gitar öğrenmeye lisede başlasaydım mesela. Geçenlerde okuyamayıp atladığım kitaplardan birini elime alınca Bunu lisede okumalıydım. fikrine saplandım. Ve kızdım yine. O zamanlar öyle sorumluluklar alıyorduk ki haftada bir kitabı bile zor bitiriyorduk. Kendi kendime söylenirken akşam misafirimiz geleceğini öğrendim. Çok zarif, zarif olduğu kadar da güzel bir veteriner hanım. Benim gibi köyde kasabada büyümüş. Sadece iki yaş küçük olduğunu da özellikle belirteyim de aramızda çok fazla jenarasyon farkı olduğu sanılmasın. Ailesiyle bizde iki gün misafir oldu. Ev curcuna, bana yardım etmek istiyor; ama ne mümkün. Hiçbir şeyden anladığı yok. Bir Türk kahvesi yapacak oldu, şaka gibi. Sıcak su aranmaya başladı. La havle çattık, dedim. Ortalığı birbirine katmadan, önce nasıl yapıldığını tarif ettim, sonra da göz ucuyla takip ettim. İlk kez yapıyor ya, bulaşık suyu. Ayıp olmasın diye içtik mecburen. Meğerse prenses hazretleri okuyacak diye kimse ona iş yaptırmamış. Şimdi de aynı misyonu sevgili eşi yüklenmiş.
Onlar gittikten sonra rahmetli anneanneme bütün minnettarlığımla dualar ettim. Annemi ve babamı da saygıyla hatırladım. Ertesi gün de aradım, onlara bizi böyle yetiştirdikleri için teşekkürlerimi ilettim. İyi ki küçükken her işe elimizi kırmışsınız. dedim.
ULTREYA…