Kolay elde edilen
bir şeyin değeri yoktur...
Sevginin de malın da...
Kaybolması, kırılması ya da
dökülmesi önemli değildir...
Çünkü, ortada verilmiş bir emek yoktur...
Üreten insanlar boşuna mı kazanıyor?..
Sevgiyi de malı-mülkü de...
Kolay elde etmişlerin
her şeylerini yine kolay kaybettiklerini
görmediniz mi?..
Öyküdeki kuşları okuyunca, sanırım bana hak vereceksiniz...
* * *
Kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacının dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...Kuşlar Simurga inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurgu bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurgun kanadından bir tüy bulmuş. Simurgun var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurgun huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurgun yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağının tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce bülbül geri dönmüş güle olan aşkını hatırlayıp, papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış), kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış; baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuşu bataklığını... Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen altıncı vadi Şaşkınlık ve en son yedinci vadi Yokoluşta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağına vardıklarında geriye otuz kuş kalmış. Simurgun yuvasını bulunca öğrenmişler ki, SİMURG ANKA - Otuz Kuş demekmiş. Onların hepsi aslında birer Simurgmuş...
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve sağlıklı günler dileğiyle...