Müslümanlık,
paylaşmayı ve
kardeşliği öğütler...
Paylaşırken de
kıstaslar koymuştur.
Peygamberimiz de
"Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek"
diyerek, fakirin
incitilmesinden
kaçınılmasını salık vermiştir...
Ne yazık ki bazı hayırseverlerin
yaptıkları yardımların;
apaçık biçimde
medyada yer alması,
fakirleri ziyadesiyle üzmektedir...
Bunları hatırlatayım istedim ve
"Fakir incinirse"
adlı öykümü,
gerçek manada hayır işleyenlere
ithaf ettim...
* * *
Varlıklı işadamı Kasım Bey,
500 fakire gıda ve giyecek yardımı
yapacaktı.
Fabrikasının bahçesi adeta insan seliydi. Bekçi Hasan,
yardım için kuyruk oluşturulmasını istedi. Herkes öne
geçmek için birbiriyle itişip kakışırken,
Bekçi Hasan,
sıraya girilmediği taktirde
yardım yapılmayacağını hatırlatınca;
ortalık biraz sakinleşti.
Kasım Bey, yönetim kurulu odasının
penceresinden insanları izliyordu. O sırada,
gazeteciler bahçeden içeriye girdi. Onları Kasım Bey
çağırmıştı. Gazeteciler, bu kalabalığı görüntülemeye başladı. TV muhabirleri de
röportajlar yapıyordu. Hepsi de
"Kasım Beyden Allah razı olsun" dedi ama
ön saflarda temiz giyimli bir adam, muhabirin
sorusunu cevapsız bıraktı. Yetmedi, muhabire sert sert baktı.
"Lütfen görüntümü almayın" diye ricada bulundu.
Bu adam, muhabirin dikkatini çekmişti. Başka insanlarla röportaj yaparken bile
aklı o adamdaydı. Muhabir,
"Neden" diye
soracaktı ama cesaret edemedi.
Çok geçmeden Kasım Bey,
aşağıya indi ve kendisi için hazırlanan
kürsüden yardım bekleyen insanlara
hitap etti.
Kendisinin de yoksulluktan geldiğini
hatırlatan Kasım Bey, yardımların dağıtılmasından sonra
birlikte fotoğraf çekilmek istediğini söyledi.
Herkes pürdikkat kesilmişti. O sırada o adamın sesi duyuldu.
"Senin yardımını almıyorum" dedi ve sıradan çıkıp nizamiye kapısına doğru yürümeye başladı. Kasım Bey şaşkınlık içindeydi. İçinden de "Adama bak ya" diye sitem etti. Genç TV muhabiri
Mehmet, kameraman arkadaşı Hüseyin ile o adamın arkasından
koştu.
Adam, onları görünce durdu. "Ne var?" dedi sert bir ifadeyle. Muhabir çekinmişti ama
aklına takılan o soruyu sordu: "Neden?"
Adam alaycı biçimde güldü. "Kamerayı aç istersen" dedi. Şaşkınlık sırası
muhabirdeydi. "Kamera açık mı?" diye bir daha sordu. Mehmet ve kameraman
Hüseyin başını "evet" anlamında salladı. Adam "Evet ben fakirim. O yardıma da çok ihtiyacım vardı.
Ama Kasım Bey, sizleri çağırarak, hem dinen hem de vicdanen
doğru olmayan bir iş yaptı" dedi.
Genç muhabir
bütün saflığıyla, "Anlayamadım" deyince,
adam, iki şey söyleyeceğini belirtti. "Bak güzel kardeşim"
dedi. "Bakara suresinde, fakirlere yardımın gizli yapılmasının
daha hayırlı olacağı belirtiliyor. Bu bir. İkincisi de sağ elin verdiğini sol elin görmemesini
Yüce Peygamberimiz söylüyor. Fakiri yardım yaparken incitmeyeceksin"
Muhabir Mehmet ile kameraman
Hüseyin, mahcup olmuşlardı. Adam, yürüdü gitti.
Gazeteciler, Kasım Beyin kendileri için tahsis ettiği
minibüsle dönerken, muhabir Mehmet, o adamla
girdiği diyaloğu anlattı. Çoğu dar gelirli ailenin
çocukları olan muhabirlerin hepsi,
o adama hak vermişti.
Ertesi gün olmuştu. Kasım Bey, ne TV'lerde ne de
gazetelerde haberini göremeyince, büyük hata yaptığını
anladı. Çocukken, meydana gelen sel felaketini
hatırladı. Annesinin kaymakamlığın dağıttığı yardımı alırken gazetelerde
çıkan fotoğrafı aklına geldi. Kasım Bey, o fotoğraf yüzünden
arkadaşları karşısında mahcubiyet yaşamıştı.
O yıllar film şeridi gibi gözlerinin
önünden geçerken, ellerini kaldırdı ve "Affet Allahım" dedi ve bir daha da
yardım sırasında gazetecileri çağırmadı.
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...