Samsunun Saathane Meydanında
çoluk çocuğunun rızkı için güneşin ilk ışıklarıyla
işe koşan 3 hamalın
başına gelenler, acı gerçeğin ta kendisidir...
Nüfus bilgileriyle adlarına
tekstil şirketi kurulup bankalardan çek alarak
piyasayı dolandıran bir şebekenin
kurbanı olan 3 hamal, aylarca
hapis yatmış...
Sonra da suçsuz oldukları anlaşılmış ama
evde çorba içecek tasları bile kalmamış...
Gariptir bu ülke, bir garip...
Namuslu ve haysiyetli bir insan,
şirket kurmaya kalksa, deyim yerindeyse
anasından emdiği süt burnundan getirilir...
Dolandırıcının işi kolaydır...
Vergi yok, sigorta yok...
Lahana yaprağı gibi çek kes, fatura doldur...
Devletin böyle insanlardan
trilyonlarca vergi alacağı var ama adamların
üzerinde bir şey bulamıyor ki...
Evdeki eşyalarından,
otomobillerine kadar başkalarının üzerine kayıtlı...
Geçenlerde, Vergi Dairesi Başkanlığının en eski mükelleflerle sektörlerinde en çok vergi veren kişi ve kuruluş temsilcileriyle buluştuğu yemekteydim...
Vergi Dairesi Başkanı Şuayip Sevgi, bizim yıllardır
şikayet ettiğimiz konuyu öylesine güzel dile getirdi ki,
ancak bu kadar olur: Dışarıdan gelen denetmenler, önce vergi rekortmenlerinin
defterlerini incelemeye tabi tutardı
Aynen doğruydu...
Bu uygulama yüzünden vergi merkezlerini
büyük kentlere taşıyanları bilirim...
Devlet, verene bakıyor; vermeyenle ilgilenmiyordu...
Aynı sektörde iş yapan insanlar için
bunun adı, haksız rekabetti, adaletsizlikti...
Şimdi yok mu?..
Düne göre azaldı bu işler...
Adam, patır patır şirket kuruyor...
Hayali şirketlere bankalardan kredi alıyor...
Yıllardır tek kuruşluk vergi ödemiyor...
Nasıl oluyor bunlar, nasıl?..
Üç hamalın öyküsü, bu ülkede
namuslu insanların işlerinin
gerçekten zor olduğunu anlatır bizlere...
Ve bu öyküler azalır ama bitmez!..
Çünkü, iktidarların kudreti,
paranın gücü her kapıyı açar...
Namuslu esnaf, sanayici ve işadamı da
vergisini ve sigortasını ödemek için evini barkını satıp
bu ülkeyi sırtında taşımaya devam eder...