Ölüm virajındaki köprünün altında, yabani güvercinler vardı.
Yuvalarıydı.
Köprü altı kirişlere dizilirlerdi.
Mert Irmağı'nın suyunu içerlerdi.
Ambardan aldığım buğdayları onlara serperdim.
Yerlerdi.
***
Güvercinlerin arasına girerdim.
Kanat çırpmalarını seyrederdim.
Caminin çatısına konarlar, sonra süzülerek mezarlığın üstünden geçip, kirişlere yerleşirlerdi.
Boğaziçi (Aşağı Çakallı) Köyü'ne muhteşem bir güzellik verirlerdi.
Ankara – Samsun şose yolu, köyümüzün içinden geçerdi.
Mert Irmağı da öyle.
***
Köyümüzde trafik kazası çok olurdu.
İnsanlar bu köprüye 'Sırat Köprüsü' derdi.
Bu yüzden köprü altında oynamam istenmezdi.
Yine de tüneline (menfez)girer, güvercinlerin yemlerini verirdim.
Zira tek kahramanları bendim.
Güvercinleri severdim.
Halen de öyle…
***
Bir gün valide hanım:
'Arife günü kuşlar bile oruç tutarmış sen de tut.' dedi.
Beni sahura kaldırdı.
İlk sahurumdu.
Oruç tutacaktım.
Seviniyordum.
Üstelik kuşlar da tutuyormuş!
Ne güzel.
'Güvercinlerle birlikte oruç tutarım.' dedim.
***
Ertesi günü güvercinlerin yanına gittim.
Hepsi bana bakıyordu.
Yem vermeyince, takla atarak havalandılar.
Mert Irmağı'nın kıyısına kondular.
Sığ suya daldılar.
Teleklerini çırptılar.
Yıkandıkça yıkanıyorlardı.
İzliyordum.
O da ne?
Güvercinler su içiyordu!
-Gitti oruçları! dedim.
-Gitti!
***
Tüh!
O da ne?
Büyük bir gürültü ile köprünün üzerinden kamyon ırmağa uçtu!
Ortalık kıpkırmızı oldu!
Tuğla yüklüymüş.
Tünelin içinde gözlerim yandı.
Sımsıkı kapadım.
Korkmuştum!
Bağırıyordum.
-Kaza oldu, kaza oldu!
***
Köylü toplanmıştı.
Tuğla tozu dağılmıştı.
Kamyondan şoförü çıkarttılar.
'Vah vah, ölmüş' dediler.
Tünelin ağzına getirdiler.
Üstünü gazete ile örttüler.
Kolu dışarda kalmıştı.
Kolundaki saat çalışıyordu…
Hayret!
Adam ölmüş, saat ölmemişti!
***
Çocuk gözlerimle gördüm.
Güvercinler kirişlerde görünmüyordu.
Cebimde kalmış yemleri çıkarıp; taa ırmağın kenarına fırlattım.
Nereden geldilerse, kanatlarını çırparak indiler.
Homurdanarak, şipşak gagalamaya başladılar.
'Kaza oldu ya su içmeyen de orucu bozdu.' dedim.
Şaşkınlık içinde uzaktan duyulan siren sesini dinledim.
Güvercinlerin yanına gittim.
Cankurtaran tünelin içine girmişti.
Tepe ışığı, ahşap topacım gibiydi.
***
Koşarak gelen annem, elimden tuttu.
Güvercinler havalandı.
Irmakta tozlu başımı yıkadı.
Korkmuşsundur sen diyerek su içirdi.
'Orucum bozuldu.'dedim.
'Büyüyünce tutarsın.' dedi.
Tutmuştum.
***
Evet, yıllar, yıllar sonra virajlı yol değişti.
Trafik kazaları kesildi.
Güvercinler bir daha geri gelmedi.
Köy sessizdi.
Halen de öyle…
***/
Şimdi köprünün üstünde uçurtma uçuruyorum.
Bir yandan da köprünün kirişlerinde yaşayacak güvercinler arıyorum.
Boğaziçi Köyü Uçurtma ve Güvercin Şenliği'ni düzenlemek için.