Ne kötü bir tesadüf ki, Hayvan Hakları Günü , Kurban Bayramı ile çakıştı. Ben neyi, nasıl yazacağımı şaşırdım. Bu yıl hiçbir eylem ve açıklama yapmayacağım. Sokaklarda hayvanlar,boğazlanıp hunharca canları alınırken ne yazabilirim. İnsan haklarının yok edildiği bir ülkede hayvan hakkı savunurluğu yapmak çok zor bir eylem. Üstelik de dün geceyi beli insanlar tarafından kırılmış bir kedi ile paylaşmışken ne yazayım.
Her gün yeni bir yasa veya zam haberi jet hızı ile onaylanırken, sumen altı bekleyen hayvan hakları yasası, bir türlü onaylanmadı. Siyasetçilerimiz bu konuda maalesef çok duyarsız.
Öncelikle 5199 sayılı Hayvan Koruma Kanunu kabahat kapsamından çıkarılıp ceza kapsamında olmalıdır. Kısaca hayvana yapılan işkence vs. olaylar, suç olarak telaffuz edilmelidir.
Üstelik işkence, tecavüz olaylarında devletin suçluya kestiği para cezası devletin kasasına kazanç olarak girmektedir. Öldürülen hayvan üzerinden nemalanmak devletin ayıbıdır.
Hayvan öldürmek ile insan öldürmek arasında çok ince bir çizgi vardır. Hayvan öldürmenin bir adım ötesi insan katletmektir. Hayvan öldürmenin karşılığı ağır suça girmelidir.
Kan döken ellere kelepçe takılmalıdır. Bu uygulama; tüm dünyada böyle iken, günümüz Türkiye sinde
hala ilkellik hüküm sürmektedir ne yazık. Geri kalmışlığımızın en bariz öngörüsüdür .
Hayvana eziyet eden potansiyel suçluların, psikolojik tedaviye alınmaları ve suçun insana yönelmesi
engellenmelidir. Hayvanlara yapılan zulüm , o toplumun cehalet ve aczinin göstergesidir.
Zaten nasıl bir toplum olduğumuz ortada. Evrim teorisine inanır ya da inanmazsınız. O sizin kafanızın ölçütüdür. Ancak onlar bizden önce de hep vardılar. Hayvanlara çok şey borçluyuz. Hatta yaşamımızı onlara borçluyuz. Tanrı yarattığı her canlıyı bir görev için yaratmıştır. Lütfen bunu idrak edelim.
Hayvanlar, Tanrı nın sessiz kulları, ümmetidir. Bu evren hepimizin, paylaşıp saygı duymayı öğrenmedikçe felaketler de bitmeyecektir.
Haftaya yazacağım bayram yazısı şimdiden içimi acıtıyor. Bayram tatili boyunca hayvan barınaklarına gidip personellerin görev yapıp yapmadığını takip edelim. Genellikle uzun bayram tatilleri hayvanların açlık ve susuzlukla sınavıdır. Gönüllüsü olmayan bakımevleri işkence kamplarıdır.
Niğde bakımevi günlerdir gündemde. Türkan Dağdelen bir haftadır Niğde’de yoğun bir savaş ve uğraş içinde. Niğde, tespit ettiklerimizden sadece biridir. Ben biliyorum ki, Türkiye de daha nice barınaklar açlık ve sefaletin pençesinde kıvranıyor. Bütün bunları yazmaya ne benim kalemim kifayet eder ne de kelimeler yeter.
Bu vesile ile Vezirköprü Belediye Başkanı değerli dostum ve kardeşim Sadık Edis Beyi kutluyorum.
Bakımevini adeta refah evi haline getirdi. Hayvan nakil aracı, kulübeler, ameliyathane, ultrason cihazları ilaç ve donanımlar, su ve kanalizasyon çalışmaları ve gölgelikler. En önemlisi ilçeye dağıtılan yemek atık kapları. Bütün bunlar ilçe halkının de eğitimine katkı sağlamakta. Şimdi sadece ağaçlandırması gerekiyor. Bu yolda genç veteriner hekimimiz Mutlu Gökçe yi hayranlıkla izliyor ve takdir ediyoruz. Samsun a da böylesi yakışır zaten. Havza mimarı , Haytap temsilcimiz Mehtap Sağsen ismi gibi hep sağ ve dinamik kalsın.
Havza Belediye Başkanı hukukçu olduğuna göre 5199 sayılı yasayı en iyi bilendir.
Oysa, Havza Belediyesi hala derin bir uykuda. Uyku ile geçirilen ömür yaşanmamışlıktır.