Dünya kurulduğu ilk günden bu yana insanoğlunun nezdinde değerli olan şeyler de değişime uğradı. Bu kimi zaman kıymetli maden oldu kimi zaman da petrol. Makineleşme çağı ile beraber insanoğlunun kıymet atfettiği şeyler de değişime uğradı. İlk önceleri daha fazla üretmek, kaliteyi yakalamak ve verimlilik gibi kavramlar ön plana çıkarken yazılım teknolojilerinin de gelişmesi ile beraber bu durum da değişti.
Dördüncü sanayi devrimi olarak adlandırılan bu dönemde insanlar ile makineler arasındaki ilişki de değişime uğradı. Şimdilerde insan beyni ile makineler arasındaki transferler konuşuluyor. İnsan beyninin yapısını düşündüğümüz zaman çok da imkansız gibi gözüküyor olsa da acaba bu bir gün gerçekleşir diye de sormadan edemiyor insan. Bilinç acaba nakledilebilir mi sorusunun cevabı hala belirsizliğini korumaya devam ediyor. Dolayısı ile bu konu üzerinde Elon Musk gibi girişimciler başta olmak üzere bilim insanlarının de dahil olduğu çok sayıda insan çalışmalarını devam ettiriyor.
2000'li yılların başlarından itibaren bizler makineler ile olan etkileşim miktarımızı artırdık. Tramvaya binerken kartımızı okutuyoruz, marketten alışveriş yaparken kartımızı okutuyoruz, adım sayarlar aracılığı ile dijital olarak sağlık bilgilerimizi kontrol ediyoruz. Sosyal medya olgusunun da hayatımıza girmesi ile beraber artık insanlar hayatlarını sosyal medyada yaşıyor hale geldi. Bu durum o kadar büyük hacimli rakamlara ulaştı ki artık herkes ne yediğini, ne içtiğini kiminle ne zaman hangi sosyal ortamda ne yaptığına kadar birçok şeyi bireyler sosyal mecralarda paylaşır hale geldi.
2016 ABD başkanlık seçimlerini hatırlayalım. Cambridge Analytica isimli şirket ABD başkanlık seçimlerinde Facebook profilleri aracılığı ile insanların tercihlerini modelledi. Eyalet bazında hangi seçmen için hangi faktörün önemli olduğunu detaylı şekilde tespit etti. Şirket bu verileri ABD seçmeninin profillerinden yani dijital ortamda bıraktıkları izlerden yola çıkarak elde etti.
İşte yeni dünyanın madeni de bu. Dijital dünyada bıraktığımız izlerimiz. Çünkü o dünyada bırakılan izler sayesinde bizler normal zamanda anket gibi araştırmalar aracılığı istendiği zaman paylaşmayacağımız 'sır' olarak adlandırdığımız bilgilerimizi sanal mecralarda çok rahat şekilde paylaşıyoruz. Algoritmalar ile tüm bu faktörler bir araya getirildiği zaman ortaya yeni durumlar ortaya çıkıyor. Örneğin Youtube'da izleme listeleri bu şekilde oluşturulduğu gibi e-ticaret sitelerinde bize önerilen ürünler de bu şekilde ortaya çıkıyor.
Burada sorulması gereken temel soru ise şu. İnsan iradesi özgür mü? Bizler bağımsız olarak yani başka bir anlatımla kimsenin baskısı altında kalmadan karar alabiliyor muyuz? TV'de yayınlanan veya başka platformlarda izlediğimiz reklamlar acaba yenidünya düzeninde ne kadar masum?
İnsanoğlu her zamankinden daha fazla bilgiye sahip. Çok daha kısa sürede çok daha fazla miktarda bilgi üretiyor. Bu bilgiyi doğru kullanmak gerekli