İnsan ne ekerse onu biçer...
Çevresini hakir gören ve kendinden başkasını beğenmeyen çift ruhlu birinin insani ilişkilerinden gerçek dostluk çıkar mı?..
Bir zaman sonra foyalar da bir bir dökülür ortaya...
Samimiyetsizliği anlar insan...
İşine geldiğinde dost, işi bittiğinde düşman...
Var mı böyle bir şey?..
Ektiğini biçenler, yalnızlıklarına şaşıracağına,
Ben nerede yanlış yaptım? demeyi kendilerine sorabilmelidir...
* * *
Adamın biri, halinden yakınır dururmuş, Çalışıyorum, didiniyorum ancak geçinebiliyorum. Üstelik yalnızım, kimim kimsem yok...
Böyle mutsuz mutsuz sızlanıp dururken, bir karar vermiş. Yollara düşüp bir melek bulacak, halini anlatıp ondan bu haksızlığı düzeltmesini isteyecekmiş.
Yola koyulmuş. Dağda bir kurda rastlamış. Ayakta zor durabilen, bir deri bir kemik kalmış kurt, adama yaklaşmış, nereye gittiğini sormuş. Adam derdini anlatmış, Bir melek arıyorum. Onu bulup bana yapılan haksızlığı düzeltmesini isteyeceğim... Bunun üzerine kurt, Bana da bir iyilik yapar mısın? demiş, Ben de gece gündüz dolaşıyorum, bir lokma yemek zor buluyorum. O meleğe benden söz et, ne yapmam gerektiğini sor.
Adam yola koyulmuş. Çok geçmeden karşısına güzel bir kız çıkmış. Kız da ona nereye gittiğini sormuş. Melek hikayesini dinledikten sonra adamın ellerine sarılmış:
Yalvarırım, o meleğe benim durumumu da anlat. Gencim, güzelim, zenginim, her şeyim var ama çok mutsuzum. Mutluluğa ulaşabilmek için ne yapmam lazım, ne olur o meleğe sor...
Adam, melekle konuşacağına söz vermiş ve yola devam etmiş. Yorulduğunda dinlenmek için bir ağacın altına uzanmış. Çevre yemyeşilmiş ama bu ağacın neredeyse bir tek yaprağı bile yokmuş. Tabii ağaç, durumuna çok üzülüyormuş. Dert yanmaya başlamış:
O meleği bulduğunda benden de bahseder misin? Bak, nasıl da bereketli bir toprak üzerindeyim. Bütün ağaçlar yaprağa, meyveye boğulmuş. Benimse hiçbir şeyim yok. Diğerleri gibi olmak için ne yapmalıyım, meleğe sorar mısın?
Adam, ağaca da Peki demiş ve yoluna devam etmiş...
Nihayet, meleği bulmaktan umudunu kesmiş, vazgeçmek üzereyken melek karşısına çıkıvermiş...
Adam derdini anlatmış; melek, adamı dinlemiş ve Tamam, tamam! demiş. Zengin ve mutlu olabilmen için sana bir şans veriyorum. Şimdi geldiğin yoldan git, evine dön.
Meleğin bu sözleri üzerine rahatlayan adam, kurdun, kızın ve ağacın ricalarını hatırlamış ve meleğe onları da anlatmış. Melek onlar için de bir şeyler söylemiş. Adam bunları da bir güzel dinlemiş ve dönüş yoluna koyulmuş...
Ağacın yanına geldiğinde meleğin söylediklerini aktarmış:
Köklerinin tam yanında gömülü altın dolu bir sandık varmış. Bu yüzden beslenemiyormuşsun. Beslenemediğin için yaprağın ve meyven yokmuş. Sandık çıkarılırsa senin de meyven ve yaprağın olacak.
Yaşasın! demiş ağaç: Çabuk orasını kaz ve o sandığı çıkar!
Hayır demiş adam, Melek bana kendi şansımı verdi. Evime dönmem lazım... Ve yoluna devam etmiş. Genç kız bıraktığı yerde onu beklemekteymiş. Adamı görünce koşmuş ve Melek ne dedi? diye sormuş. Sevinçlerini ve acılarını paylaşabileceğin birini bulup da evlenirsen bütün dertlerin hallolacak, mutlu olacaksın demiş adam. O zaman kız, Hadi seninle evlenelim, mutlu olmaya çalışalım! diye atılmış. Adam, Hayır, demiş. Buna zamanım yok. Melek benim şansımı verdi, bir an önce eve gitmeliyim. Sen de kendine başka bir koca bul artık...
Çok geçmeden o bir deri bir kemik kurt çıkmış karşısına. Kendi şansını bulmak için evine gittiğini, acelesi olduğunu söylemiş. Peki ya ben! demiş kurt, Benim için ne dedi? Onu söyle ve git! Senin için söylediğini ben anlamadım demiş adam; Melek dedi ki, o kurt, yiyecek bir aptal bulamazsa aç susuz dolaşmaya mahkûmdur.
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...