Rüya mıydı?
Neydi?
Bir şarkı duydum.
Meğer tiyatro efekt odasında dalmışım.
'Sevgi anlaşmak değildir nedensiz de sevilir.
Küçük bir an için ömür bile verilir…'
***
Bu sesle uyandım!
Efekt odasında öyle bir dalmışım ki!
Anlatamam!
Bendenizi sahneye çağırıyorlardı.
Tiyatro eserimi sahnelemişler, yazarını anons ediyorlardı.
Teknik yönetmen, seyirciler arasında yol açıyordu…
Sahneye çıktım.
Gözüm kamaştı.
Alkışlar çoğaldı.
***
Seyirciye selam verdim.
Alkışlar daha da çoğaldı.
Samsun Yöresi Halkoyunları kostümü giymiş bir çocuk, elindeki çiçekleri bana uzatıyordu.
Çömelip, teşekkür ettim.
Yanaklarından öptüm.
Elindeki kitabı gösterdi.
'Sabahın Getirdiği'
Yazanı bendim.
Ahım şahım bir kitap da değildi.
Hasan Tahsin'in torunlarından olan bir gencin vatanı için mücadelesiydi.
Seyircilere baktım.
Hocalarımdan biri önde oturuyordu.
Sahneye davet ettim.
Teşrif etti.
'Bu kitabı ve bu çiçekleri bendenizde emeği olan hocama takdim ediyorum' dedim.
Kitabı verdim. Çiçekleri de.
Teşekkür etti.
Çiçekleri alıp çocuğa verdi.
Başarılar diledi.
Çocuğu sevdi.
Alkışlanmamız ayakta devam etti.
Bendenizi, tebrik ederek, sahneden indi.
Yazmak; bugün, yarın ve gelecek nesiller içindi.
Dünyayı dost hale getirmekti.
Evreni de!..
Bir an, Türkiye'nin toplam 266 milyar dolar dış borcunu ödemiş gibi hissettim.
***
Evet, rüya mıydı?
Neydi?
Bir ses duydum:
'Sevgi anlaşmak değildir nedensiz de sevilir.
Küçük bir an için ömür bile verilir.'