Birçok hayvanın adı, birçok haksızlığa karışmıştır. İnsanlar doğada yaşayan canlıları yakından tanımadan kendi dünyalarında yaptıkları gibi hayvanlara da yaftalar yapıştırırlar. Mesela yılan gibi, tilki gibi… Hatta uzuv ve nitelik adları ekleyerek listeyi bir hayli kabartırlar… Beni en çok yaralayan o güzel narin kuşların zekâlarıyla ilgili olan yafta: Kuş beyinli Bu hayvancıklara kim bu yaftayı yapıştırdı kuzum? Akılsız insanları anlatmak için ilk kez kim onlara kuş beyinli dedi acaba? Oysa bu dünyanın bütün güzellikleri belki de onların ritmik ve insanı başka dünyalara taşıyan melodileri eşliğinde yaratıldı. Bahar geldiğinde nefis şarkılarıyla bizi dışarıdaki güzel dünyaya davet eden kim peki? Onların cıvıltıları değil mi; yaşama gücünü bize aşılayan ve sırası geldiğinde kalemi kağıdı elimize aldıran?

Kızıyorum insanların kuşlara attığı iftiraya. Bu kadar ahenkli ve bu kadar güzel melodiler çıkaran, o bedeni minicik yaratıkların adından başka bir şey bulamadı mı insanoğlu akılsızlıkları karşılayacak?

Kuş sesleri bir yandan bizi hayata bağlarken diğer yandan da yaratıcılığımızı körükler. Şehirde bile onca gürültü patırtının arasında bir kuş sesine odaklanır ve bütün akortsuz seslere kulaklarımızı tıkarız. Bir tek kuş sesleri dikkatimizi bölmez ve bizi yaptığımız işte yolumuzdan döndürmez; üretme isteğimiz ve yaşama şevkimiz artar. Bir tek onların cıvıltıları içimizdeki cıvıltıları karşılayabilir.

Kuşlara dikkat edin, çekilirler, kendilerine güvenli bir yer bulurlar. Derin bir sessizliğe gömülürler güzel aryalarını söylemeye başlamadan önce. Tabiatın müziğine ruhlarıyla eşlik ederler, bu müziğin ritmini ve temposunu bozmadan. Bu yüzden de kuş sesleri güzel bir tabiat parçasının en önemli tamamlayıcısıdır. Peş peşe sıraladıkları huzur dolu şarkılarındaki naifliği ta içinizde hissedersiniz. Yüzyıllar bitse, yüzyıllara eklense yine de kuşlar aynı güzel şarkılarını söylemeye devam edecekler ve insanları yine rahatlatacaklar. Duymayan insanların bile onların şarkılarını dinleyebildiği bir dünyada bizim onları akılsızlıkla ilişkilendirmemiz ayıp olmuyor mu?

Hiç unutamadığım bir olay: Bundan on yıl önce İşitme Engelliler İlköğretim Okulunda çalışıyordum. Bir öğrencimin her sabah diğer arkadaşlarından çok daha erken saatte kalktığını ve etrafı seyrettiğini fark ettim. Çocuğumu tam bir hafta takip ettikten sonra, hep aynı saatte kalkıp aynı işi yaptığını gördüm. Özellikle de okulun tam karşısında bulunan ağaçlara gözleri takılı kalıyor ve güzel bir tebessümle bir saate yakın izliyordu etrafını. Bir sabah kahvaltıdan sonra onu yanıma çağırdım ve neden her sabah erkenden kalkıp etrafı izlediğini sordum. Kuşları dinlemek için. yanıtını alınca çok şaşırdım. Bunun bir resmini çizmesini istedim; bana getirdiği resimde güzel bir ağaç, tepesinde kuşlar ve etrafında da uçuşan rengarenk notalar vardı. Kulakları duymayan bu çocuk gözleri ve gönlüyle kuşların şarkılarını anlayabiliyordu.

Peki biz neden algılayamıyoruz onların dünyamıza kattığı o güzel aydınlığı da tabiatın en cilveli varlıklarına böyle isimler takıyoruz. Size bir öneri sevgili Kayıp Kıtalılar, bugünden itibaren kuş beyinli ifadesini kendi dağarcığımızdan çıkaralım. Zaten bizim dünyamızda insanları küçük görmenin yeri yok. Bir de bunlara kuşların adını karıştırmayalım, değil mi?

ULTREYA…