Memur ve memur emeklisi; ek zam için meydanlarda haykırıyor, ama duyan yok.
Geçen yıl Memur-Sen ile hükümet arasında bir gecede bağıtlanan toplu
iş sözleşmesi ile maaşlarına 123 lira zam yapılan memurlar, sürekli
yükselerek yüzde 10’a ulaşan enflasyon karşısında ezilmeye devam
ediyor.
Yine geçen yıl bağıtlanan toplu iş sözleşmesi uyarınca aylıklarına 140
lira zam yapılan memur emeklisinin durumu da memurdan farklı değil.
Onlar da yaşamın ağır yükünü omuzluyor, hayat pahalılığından
fazlasıyla etkileniyor.
Her geçen gün olumsuzluğu daha da ortaya çıkan geçen yıl bağıtlanan
toplu iş sözleşmesinde geçmiş sözleşmelerin aksine memura enflasyon
farkı ödenmesine ilişkin düzenlemenin de yer almaması, daha da vahim
bir durum.
Deyim yerinde ise bu toplu iş sözleşmesi ile memurlar 123, emekliler
de 140 liralık zamma mahkum edildi. Kamu görevlilerinin hakkı olan
enflasyon farkı ödemesi gasp edildi.
Eğer Memur-Sen, hükümet ile sözleşmeyi bitime 23 gün kala, bir gecede
alelacele imzalamasa, enflasyon farkı ödenmesinde ısrarcı olsaydı,
memur ve emekli belki de bu denli hayat pahalılığı altında
ezilmeyecek, maaşlara daha fazla zam yapılacaktı.
123 lira toplu sözleşme görüşmelerinde hükümetin ilk teklifi olan
yüzde 3 3 maaş zammından bile daha düşük bir zam anlamına geliyor.
123 lira en düşük memur maaşına yüzde 6,6; ortalama memur maaşına
yüzde 5,2 artış demek. Böylelikle, memur maaşları hükümetin ilk
teklifinin bile altında kaldı, memurların aylık zararı ortalama 200
lirayı aştı.
Türkiye Kamu-Sen’in araştırmasına göre, memura enflasyon farkı
verilmemesinden ötürü, müsteşarın aylık 578, pratisyen hekimin 218,
avukatın 187, mühendisin 209, müdürün 114, lise mezunu memurun 61,
şoförün 55, hemşire-ebenin 76, hizmetlinin de 41 lira kaybı oldu.
Türkiye Kamu-Sen, bu kayıpların giderilmesi için yüzde 12 zam talep
etti. Ama karşılık bulamadı.
Toplu iş sözleşmesini bağıtlayan yetkili konfederasyon Memur-Sen’den
bu konuda hiçbir ses çıkmıyor.
Sahi, Memur-Sen neden suskun?
Eğer memura ve emekliye enflasyon farkı ödenseydi, bu kesim hiç
olmazsa cepten yemez, kaybı olmaz, en azında satın alma gücünü
korurdu.
Memur ve emekli açısından 2015 yılı da hiç açıcı değil.
Hükümetle Memur-Sen’in bir çırpıda kotardıkları toplu iş
sözleşmesiyle, önümüzdeki yıl bu kesime 6’şar aylık dönemler halinde
yüzde 3’er oranında zam yapılacak.
Yani memur ve emekli 2015’te de sürünmeye devam edecek.
Türkiye Kamu-Sen 6 Aralık’ta Ankara Sıhhıye Meydanı’nda düzenlediği
mitingde, 123 ve 140 liralık zammın enflasyon karşısında eridiğini, bu
kitlenin kayıplarının karşılanması için memur ile memur emeklisinin
maaşlarına yüzde 12 ek zam yapılmasını haykırdı.
Ama bu haykırışı duyan yok, memurun, emeklinin ek zam talebini gören yok.
Görmesi gerekenler ise adeta ‘’Üç Maymunu’’ oynuyor.
Bu kez 13 Aralık’ta yine Sıhhıye Meydanı’nda KESK ile DİSK’in
ortaklaşa olarak düzenleyecekleri mitingde, aynı talepler
haykırılacak, çalışan ve emekliye fazla pay ayrılmadığı gerekçesiyle
2015 yılı bütçesi protesto edilecek.
Son bir yılda enflasyon yüzde 9,5’a yükseldi. Doğalgaza, elektriğe,
suya yüzde 9 zam yapıldı. Gıda fiyatları bir yıl içinde yüzde 12,5
arttı.
Et ve ekmek yüzde 11, ulaşım yüzde 20, meyve yüzde 38 zamlandı.
Ailenin zorunlu harcamaları 434 lira yükseldi.
Bu tablo karşısında aldıkları zam eriyen, yüzde 12 ek zam isteyen
memur ile emekli haksız mı?
Ek zam ve enflasyon farkı ödensin talebi karşısında ‘’toplu
sözleşmenin dışına çıkamayız’’ diyorlar.
Ne var ki bunu diyenler, toplu sözleşme dışında hâkim ve savcıların
maaşlarına bin 155 , akademik personele de 725 ile 835 lira arasında
zam yaptı.
Elbette ki, hakim ve savcıların, akademisyenlerin maaşları
yükseltilmeli. Ama memur ve emeklinin de maaşları artırılmalı, ek zam
talepleri karşılanmalı.
Kamu çalışanlarının bir bölümünün maaşlarını artırırken, kamunun ağır
yükünü sırtlayanları görmezden gelmek, hangi vicdanlara sığar?
2015 yılı bütçe görüşmelerinin yapıldığı bu günlerde memur ve
emeklinin ek zam talebi karşılanamaz mı?