Yıllarca tekrarladığımız ve nyüzlercesi geride kalan ziyaretlerdendi. Bu ziyaretin öncesi ve sonrasının bilinmesini nistememin sebebi, herkesçe paylaşılması gereken duygular olmasıydı. Bize nsıradan görünse de telefonda, “İnanın çok heyecanlıyım!” sözleriyle yaşadığı nheyecanı saklayamayan anne açısından farklıydı yaşanan.
n İçi içine sığmaması, ilk defa nkapısını tanımadığı kişilere açmasındandı.
n Misafir nağırlamaktaki sevinci yaşayan anne, gelenlerin nasıl birileri olduğu, ortamdan nkendisi ve çocuğunun nasıl etkileneceğini derinlemesine süzgeçten geçirmişti. Ev nziyaretlerine gittiğimizi diğer hastalardan öğrenmiş, biz de aileyle ilgili nbilgilenmiştik.
n O ngünler, üniversite öğrencileriyle seriye bağlanan ziyaretlerimizdi.
n Hastalıkla amansız mücadele nesnasında insan sevindirmenin, tanınmayan kişilerden görülen ilgi ve alakanın değeri nölçülemez. Yakın akrabanın kol kanat olması doğal olurken, dışarıdan nbirilerinin desteğini hissetmek bambaşka.
n Yapılanların ngüzelliğine dair ifadeleri duyarken, aldığımız tadın herkesçe paylaşılması hedeflerimizden.
n Kapıda bizi karşılayan annenin nmimiklerine yansıyan mutluğu…
n Dost ncanlısı insanın ilgi ve şefkate muhatap olduğunda ortaya çıkan tablonun sözlerle nifadesi o kadar zor ki…
n Anne, çocuk, bizler ve az sonra ntabloya eklenecek üniversiteliler.
n Toplumdaki kopukluğa küçük bir ndokunuş olabiliyor muyuz acaba?
n Sloganımız, “Kalabalıklar niçinde yalnızlaşmaya hayır!”
n İlik arayışındaki anne-babanın nkendi iliklerindeki uyumsuzluk karamsarlığa yol açtığında, on iki yaşındaki nkızlarının iliğindeki uyum, yüzleri güldürmüş. Annenin Samsun’da oğluyla, eşinin nde on iki yaşındaki kızıyla Fatsa’da kalması malum parçalanmış aile görüntüsü. İnzivaya öyle çekilmişler ki sadece hastane ngünleri dışarıya çıktığını, yan komşunun günlük ihtiyacını giderdiğini söylüyor nanne.
n “Yedi naydır kapımı ilk açan sizlersiniz” ifadesiyle, ilgisizliğe serzenişini dile ngetirince; toplumun muasır medeniyet çizgisi bu olmamalı diye düşünüyorum. Oğlunun naynı zamanda otizmi yendiğini öğrenince fedakârlığını anlatmaya gerek kalmıyor. nGözlerindeki ışıltı ve tebessüm katlandıkça, “Bugün bu evi tercih etmekle isabet netmişiz, diye düşünüyoruz.
n Anneler, nhastalıkla mücadelede çocuklardan fazla yıpranıyor galiba.
n “Mustafa nne söylerse yapıyorum, çok inatçı. Kızdığında ellerimi kollarımı yırtmasına nkatlanmamın tek nedeni, onun mutluluğu…” diyor. Kimseden beklentisi olmadığını nsöylerken; “Bizi arayıp sormanız yeterli.” ifadesine karşılık “Üç günlük ndünyada bunlar güzel şeyler…” demek geliyor içimden. Öğrencilerin gelmesiyle üniversitelilerle ndiyaloğu ilerleten küçüğün mutluluğu annenin gözyaşlarına sebebiyet veriyor.
n Çok nzor değilmiş eldekileri paylaşarak yaşamak ve yaşatmak.
n Ayrılırken, annenin “Her zaman nkapım sizlere açık” sözlerini duyan gençler;
n “Aileyi nsiz olmadan da ziyaret yapabilir miyiz?” diye soruyor.
n “Köprü olmak bizden, ndayanışmayı devam ettirmek sizden.” diyoruz gençlere.