"Bütün özlemlere ve isteklere eksiksiz biçimde sürekli olarak erişilmekten duyulan kıvanç durumu" diye tanımlanan "mutluluk" kavramı, soyut olmasaydı, Nazım Hikmet, ünlü ressam Abiden Dino'ya "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin?" diye sorar mıydı?..
Kimler var; büyük zenginlikler içinde mutsuz ve çaresiz...
Kimler var; yoksulluklar içinde "Bir lokma ve bir hırka" felsefesiyle mutlu ve huzurlu...
'Mutlu olmak' üzerine binlerce kitap yazılmıştır…
Kimine göre de bir sanattır, mutlu olmak!..
Neyse uzatmayalım...
Sizleri, "Mutsuz kral" öyküsüyle baş başa bırakıyorum...
* * *
Bir zamanlar zengin ama mutsuz bir kral vardı. Kendisini mutlu edebilecek uğraşılar bulsa bile yine olamıyordu. Mutlu olabilmek için aklına ne geldiyse yaptı. Kral, çaresizdi. Günlerden bir gün ülkenin en bilge kişilerinden birini huzura çağırarak derdini anlattı. "Nasıl mutlu olabileceğini" sordu. Bilge, biraz düşündükten sonra cevap verdi: "Kralım, mutsuzluktan kurtulmak istiyorsanız; mutlu bir adam bulup onun gömleğini giymeniz gerekir."
Kral adamlarına, "En mutlu adamı bulun, üzerindeki gömleği de alın getirin" diye emir verdi. Adamlar, ülkenin her yerinde mutlu birini aradı. Ülke karış karış arandı. Ancak, mutlu birine rastlanamadı. Kimi yoksulluktan, kimi, eşinden, kimi çocuğundan kimi komşusundan kimi arkadaşından yakınıyor ve bu durumunun kendilerini mutsuz ettiğini söylüyorlardı…
Kralın adamları çaresizdi. Ülkede mutlu adam bulamamışlardı. Saraya dönüyorlardı ki, harabeye dönüşen bir evden yükselen sese dikkat kesildiler. Adam, dua ederken, şöyle diyordu: -"Allah'ım, sana şükürler olsun. Sağlığım yerinde, karnım bugün de doydu. Bugüne kadar rızkımı eksik etmedin. Ben mutlu olmayayım da kim mutlu olsun?"
Kralın adamları, nihayet mutlu bir insana rastlamışlardı. Adamın gömleğini almak için sevinçle kapıdan içeri girdiler. Ancak, hepsi birden şaşkına döndü. Koskoca ülkede, mutlu olduğunu söyleyen bir tek kişi bulmuşlardı, onun da üzerinde gömleği yoktu.
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlık ve huzurlu günler dileğiyle...