Adnan Hoca'ya yönelik operasyonun gerekçelerinden biri de "casusluk" suçlaması olunca, insan ister istemez, 1999 yılında yaşanan o olayı hatırlıyor…
O yıllarda Adnan Hoca'nın 'sağ kolu' olarak nitelendirilen Dr. Oktar Babuna'ya lösemi tanısı konulmuş ve ülke çapında başlatılan büyük bir kampanya ile 160 bin kişinden kan örneği alınmıştı...
Dönemin Sağlık Bakanı Osman Durmuş, Türk Tabipler Birliği, Türkiye Bilimler Akademisi ve birçok üniversiteden bilim insanı da, o günlerde Amerika'daki laboratuvarlara böylesine büyük miktarda kan örneği gönderilmesine, Türkiye'nin güvenliği açısından karşı çıkmıştı....
Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazlı Başak, ''160 bin kişilik bir DNA bankasının olması 3 yıl sonrası için çok büyük bir potansiyel demek. Örneğin, sigorta şirketleri ele geçirirlerse, hastalık geni bulunanları sigortalamama veya farklı ücret alma gibi eğilimlere kapılabilirler. İşverenler de olumsuz kullanabilirler" diyerek, endişelerini dile getirmişti..
Kadir Has Tıp Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ender Altıok ise, "Genetik bilgilerin ticari amaçlı kullanılması (örneğin ilaç firmaları tarafından), işverenlerin ilerde sağlık sorunu olabilecekleri işe almaması gibi riskler var. Ari ırk ve ayrımcılık yaratma girişimleri bulunanların eline geçmesi sakıncalı' dedi.
İstanbul Üniversitesi Genetik Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Asım Cenani'nin açıklaması da ilginçti:
''Sağlık Bakanı çok haklı. Türk genleri ile ilgili bilgiler bu yolla dışarıya kaçtı. Bu kadar genin yurtdışına çıkması, ilerde hem tıbbi hem de politik yönden komplikasyonlara yol açabilecek. Onların istedikleri, etnik araştırmaları yapmalarına neden olabilecek.''
Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Yücel Tangün, bu kan örneklerinin DNA'sını dondurarak sakladıktan sonra, ilerde, her türlü testi ve genetik yapımıza ilişkin analizlerin gerçekleştirilmesinin mümkün olduğunu söyledi.
Marmara Üniversitesi TÜBİTAK Gen Mühendisliği Enstitüsü Danışmanı Prof. Dr. Beyazıt Çırakoğlu,
''Toplumlara ait genetik bilgiler, çok fazla örnekle yapıldığı zaman, büyük bilimsel değer taşıyor. Bu bilgiler çok değerlidir ve herkesin kendi ülkesinde kalmalıdır'' dedi.
Bu sözler sıradan insanlara ait değildi...
Ne oldu sonuçta, Dr. Oktar Babuna yaşıyor...
'Yaşaşın' elbette ama Anadolu insanın gen haritasının
Türkiye'yi 'eyalet' yapılanmasına sürükleyerek bölmek isteyen ABD'nin elinde böylesine büyük bir bilginin bulunması ülke güvenliği açısından tehlikeli değil miydi?..
Gen bilimcilerini bile heyecanlandıran bu olay National Amerikan'ın Ocak 2001 sayısında Dr. B. Stone imzasıyla adeta itiraf edilmişti:
"Aynı millete sahip binlerce kan numunesinin incelenme fikri bende büyük bir heyecan yaratmıştır. Çünkü insanlık tarihinde böyle bir inceleme ilk defa yapılacaktı. Bu benim için, insanoğlunun aya ayak basmasından daha önemli bir olaydı. Türklerden alınan kan örnekleri, ilk defa gen haritasının çıkarılması ve Türklerin genel olarak kültür ve karakterleri hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlayacaktı. Daha da önemlisi ilk insan hakkında bilgi sahibi olabilecektik. Ve çalışmalarımıza heyecanlı bir şekilde başladık. Bunun yanı sıra Türklerin tarihini de okumayı ihmal etmedik."
Uzatmayalım...
Allah'ın adıyla aldatan o hoca, bu hoca ve şu hoca derken; işin ucu hep ABD'ye çıkıyor...
Tesadüf olabilir mi?..
Bu arada, o günlerde kan örneklerinin ABD'ye gönderilmesine karşı çıkan ve bu yüzden de bir takım "aklı evveller" tarafından adeta linç edilmeye çalışılan MHP'li eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş'u da milli hassasiyeti ve duruşu nedeniyle de saygıyla anmak bir borçtur!..