Cemiyet seçimleriyle ilgili köşe yazan biri, bir ortak arkadaş aracılığıyla kongreye katılma talebimi, Şuraya oy versinler diye çarpıtarak, eleştirmiş!..
O ortak arkadaşla cuma akşamı telefonla konuştuğumda, yanında bizim gazetenin köşe yazarlarından biri de vardı...
Benim yanımda da o konuşmaya tanık bir arkadaş!..
Kesinlikle böyle bir konuşma geçmediği halde, bu talebimi ilettiğim arkadaşı, dün yine aradım...
Telefon görüşmemde, Kongreye çağırmaktan başka bir şey söylemediğim halde niçin böyle yazılmış dedim...
Sen nereye oy verirsen biz de ona oy verirdik cevabını verince; bunun bir niyet okuma olduğunu söyledim...
Başından geçen talihsizlikler nedeniyle üzgün olan bu arkadaşa, bir yük de ben vermek
istemediğimden uzatmadım lafı...
Samsun dan birkaç gün sonra ayrılacağını söylediğinde üzüldüm zaten...
Üyesi olduğum bir kuruluşun kongresine, karışmayacağım dediğim halde neden karışmışım, eleştirisine gelince...
Üslup seviyesine inmeyeceğim...
İyi ki kongreye karışmışım!..
İyi ki de oradaydım...
Bunu, bilen bilmeyene anlatmıştır sanırım...
Cemiyetin meselelerini, kuytu köşelerde konuşup, kongrede susanları görmüştüm...
Bir arkadaş, en azından tepkisini ortaya koyup, demokratik hakkını kullanarak
aday oldu...
Susmadı yani...
Diğerleri nerede?..
Kongreye çağrılış biçimi, üye listelerinin dağıtılması ve üyelikten çıkarma işlemleri hakkında hiç mi rahatsızlık yoktu?..
Birkaç arkadaş, kürsüye çıkmadan itiraz etti ama...
İşte o kadar...
Aslında iki açıdan tarihe geçecek bir kongre yaşadık...
Birincisi, hiçbir üyenin kürsüye çıkıp, olumlu ya da olumsuz tek bir söz etmemesiydi...
İkincisi de kazananın kaybedeni kapıya kadar çıkarak bir ağabey sevgisiyle uğurlaması...
Bardağın dolu tarafı da var, boş tarafı da...
Herkes niyetine göre eleştirebilir...
Kurumları hırpalamadan yapılan her eleştiriye de saygım vardır...
Küfür etmeden adam gibi...