Önce Kayınpederin vefatı...

Ardından hastalık...

Bitti derken oğlumun trafik kazası...

Ve yaklaşık bir ayı bulan ayrılık...

Klavye bana uzak, ben klavyeye...

***

Mezarlıklar, nefesin ne kadar değerli olduğunu anımsatırken...

Hayat mücadelesinin nihai durağının bir avuç toprak olduğunu da yeniden akıllara kazıyor...

Hastalık ve hastaneler...

Sağlığın değerini hatırlatırken...

Cana can katmaya çalışan hekim ve sağlık çalışanlarının ne kadar kutsal bir görev yaptıklarını beyinlere perçinliyor...

Ve nereye gidersen git...

"Ölümlü Dünya!"...

Mal, mülk seninle gelmiyor ama onu elde etmek için yaptıkların...

Ona ulaşırken yediğin kul hakkı...

Aldığın 'AH!'lar...

Hayatına negatif etki yaptığın, hakkını çaldığın, malının, makamının üzerine oturup mağdur ettiğin insanların veballeri...

Hepsi ama hepsi seninle gelecekken...

Dünya malı için değer mi?

***

Öyle ya...

Şöyle çevremize baktığımızda...

Siyasetin etki alanında oluşan...

Bunca hırsızlık, yolsuzluk, hak gasbı...

Birilerine rant, gelecek olarak ahlaksızca dağıtılırken, paylaşılırken...

Hak edenlere bırakılan çilenin hesabını elbet soracak bir makam var...

***

Samsun'a dönecek olursak...

Bıraktığımız yerde duruyor...

Hala adalete rağmen, yasa, yönetmelik taciz edilerek yapılan icraatlar...

Halkın 'Siyaset yap, hakkımızı, hukukumuzu koru' diye seçtiği insanların, kendi çıkarları için, yakınlarını kadrolara yerleştirmek, iş, ihale bağlamak için yaptığı rezillikler...

Yönetmekten aciz seçilenleri istediği gibi yönetim malı götürenler...

Devlet işlerinde komisyoncular, tırtıkçılar...

Bir tarafta yoksullukları arttıkça artanlar...

Ardında açlıktan sefalete doğru sürüklenenler...

Aldatılanlar, kandırılanlar...

Yanlışa 'Siyasi rant uğruna' sessiz kalanlar...

'Kimse bana çaldı diyemez' lafını ederken 'Ama çaldırdı, çalınmaya göz yumdu' diyemeyen siyasetçiler, başkanlar...

Samsunlunun ortak mallarına kabus gibi çöken arsızlar, hayasızlar!

Yani...

Her şey bıraktığım gibi...