Yine bir seçim arifesindeyiz. Medya olayı genel seçim gibi yansıtsa da bu bir yerel seçim ve ülkeden ziyade bizzat yaşadığımız yer olarak bizleri daha yakından ilgilendiriyor. Bu nedenle konuya Samsun ve özellikle il merkezindeki seçim atmosferi üzerinden yaklaşmak istedim.
Üniversitelerin bulundukları şehre katkıları önemlidir Önemli olmasa kıytırık ilçeler bile bize de fakülte, olmadı bir yüksekokul gelsin demeleri boşuna değildir. Bunu talep edenler her ne kadar olaya öğrencilerin yapacakları harcamalar yoluyla kente katkıları anlamında ekonomik açıdan baksalar da gerçekte üniversite ve burada istihdam edilen öğretim üyeleri o kent ve çevresi için bir şanstır. Çünkü ancak bu yolla yörenin potansiyelinin bilimsel metotlarla tespiti ve bu potansiyelin harekete geçirilmesi mümkün olabilir. Keşif ve tanıtım olmazsa yatırımcının oradaki imkanlardan haberdar olması beklenemez. Yine üniversite o yörenin sadece ekonomik açıdan değil, sosyal ve kültürel anlamda kalkınması için de itici bir güçtür.
Konuya Samsun özelinde yaklaştığımızda görünen manzara hiç te iç açıcı değildir. 1975 yılından bu güne Samsun'da üniversite – şehir ilişkisi gerçek anlamda bir türlü kurulamamış, yakın yıllara kadar ve halen Tıp Fakültesi (Hastane) – şehir ilişkisi dışına çıkamamıştır (Diş Hekimliği Fakültesi'ni de bunun içinde sayıyoruz).
Bu ilişkinin yetersizliği ve zayıflığından hareketle son yıllarda dillere pelesenk olmuş bir deyim daha ortaya çıktı ki o da 'üniversite – sanayi' işbirliğidir. Samsun'un Türkiye gelişmişlik sıralamasında alt sıralara düşmesine bağlı olarak bir çıkış yolu aranmış, 'üniversite – sanayi ilişkisi' adeta bu bağlamda gündeme getirilmiştir. İster genel ve yerel seçimlerde siyasetçi açısından olsun, isterse rektörlük seçimlerinde üniversite açısından olsun hemen her seçim döneminde bu ilişki üzerinde o kadar çok durulmasına rağmen koca dağ bir türlü küçük bir fare bile doğuramamıştır.
Şimdi yine seçim zamanı ve siyaset arenasında boy gösteren bütün adaylar aynı sloganı paylaşmakta vaatlerinde ısrarla üniversite – sanayi ilişkisi üzerinde durmaktadırlar.
Biz diyoruz ki üniversite – sanayi ilişkisinden önce 'üniversite – şehir' ilişkisi üzerinde durunuz. Bunun içinde sağlık da olsun, sosyal konular da olsun, ekonomi de olsun, çevre de olsun, herşey olsun ve elbette sanayi de olsun.
Üniversite bir şehrin can damarıdır. Ekonomik anlamda hem üreticisi hem tüketicisidir. Yetiştirdiği insan gücü önemli bir değerdir. Bir üniversite düşünün ki yetiştirdiği nitelikli insanları istihdam edemiyor, başka yerlere kaptırıyorsa, ya da bu şehrin üniversitesinden mezun gençler bu şehirde kalıp iş kurmayı, çalışmayı düşünmüyorlarsa, şehri yönetenler ve (şu sıralar yönetmeye talip olanlar) bu gerçekleri göremiyorsa ne diyeceğiz? Bu kişiler yönetim erkine sahip olduklarında üniversite – sanayi ilişkisini nasıl kuracaklar?
Üniversite – sanayi ilişkisi bir sonuçtur, öncelik değildir. Şehir üniversiteye sahip çıkar, onun alt ve üst yapısını iyileştirir, böylece şehir hayatı üniversite öğrencisi için cazip olursa öncelikle bu şehirdeki üniversiteleri tercih eden öğrenci sayısı artacaktır. Öğrenci talebi arttıkça puanlar yükselecek, daha kaliteli ve üst düzey öğrenciler burayı tercih edecektir. Kalite arttıkça daha iyi hocalar da bu şehrin üniversitelerinde çalışmak isteyecek bu süreç kartopu misali çoğalacak ve bu olumlu gelişme bir süre sonra şehre yansıyacaktır.
Şehrin cazip hale gelmesi sadece kaliteli öğrenciyi değil, üst gelir grubu insanları da buraya çekecektir. Misal, böyle bir durumda OMÜ Tıp Fakültesi yetiştirdiği elemanları kaçırmayacak, yetişmiş elemanları kendine çekeceğinden bırakın Samsun'dan büyük şehirlere tedavi olmaya gidenleri, dışarıdan Samsun'a tedaviye gelenler olacaktır. Şehrin yaşanabilirliği arttıkça insanlar burada yaşlanmayı ve burada ölmeyi göze alacaklar ve sonuçta yatırımlarını da buraya, bu şehre yapacaklardır.
Sanayinin birbirini çoğaltan etkisi diye bir kural vardır. Bursa'da otomotiv sanayiine bağlı olarak gelişen binlerce yedek parça üreticisi firmanın varlığı buna tipik bir örnektir. Yukarıda saydığımız ilişkiler gerçekleştiğinde Samsun'da da bu birbirini çoğaltan etki harekete geçecek, işte o zaman üniversite - sanayi ilişkisinden bahsetmek mümkün olacaktır. Yoksa mühendislik okumak isteyen bir genç staj imkanı olmayan (Samsun gibi) bir şehirde mi bu isteğini gerçekleştirmek ister, yoksa bu imkanın bol olduğu şehirleri mi tercih eder? Siz olsanız evladınızın nerede okumasını isterdiniz?
Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Samsun önce üniversite şehri olmalıdır. (Biri yeni kurulan) mevcut iki üniversitesine de sahip çıkmalıdır. Üniversite – sanayi ilişkisi gibi içi boş söylemler yerine ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda önce 'üniversite – şehir ilişkisi'ni sağlam temeller üzerine oturtmalıdır. Yoksa öğrencinin karnını doyuracak lokanta, barınacak yurt açarak üniversite şehri olunmaz. Yurt ve lokanta zaten olmazsa olmazdır. Kervanyolu üzerinde elbette kervansaray da olacak, han da olacaktır. Önemli olan değerli eşya taşıyan kervanların nereden geçtiği, nerede konakladığı, bu malları nereden aldığı, bu anlamda nerede üretimi desteklediği, bütün bu uzun ve yorucu faaliyet ile nereyi zengin ettiğidir.
Üzülerek belirteyim ki şu ana kadar üniversite – şehir ilişkisini bu anlattığım anlamda dile getiren bir başkan adayına rastlamadım.