Sözcüklerle dans eden gazetecinin
en zor anı,sevdiği bir kişiyi kaybettiğinde,duygularını ifade edeceği sırada cümlelerin firar etmesidir...
Anadolu Ajansının efsane genel müdürü
Hüsamettin Çelebinin vefatını öğrendiğimde
bunu bir kere daha yaşadım...
Onun meslekteki duruşunu mu,
insan sevgisini mi, dürüstlüğünü ve
çalışkanlığını mı?..
Hangisini anlatayım?..
Hürriyet Haber Ajansında muhabir iken
genel müdür yardımcılarından Erdoğan Gürgeni
Samsuna gönderip, beni Anadolu Ajansına transfer etmek istediğinde, Türk basınında yeni bir dönemi başlattığından bilgim yoktu...
Ali Kırca, Ercan San, Veysi Seviğ ve
Baki Şehirlioğlu gibi birçok ustayı
Anadolu Ajansına o çağırmış, ajansı
zirveye taşımıştı...
Hüsamettin Çelebi,haberlere müdahale edilmesini istemezdi...
Bu yüzden de en güvenilir, en ciddi haberler o dönemde
ajanstan abonelere ulaştırılırdı...
Bir gün asker emeklisi bir bakan,kendisini arayıp, Böyle haber mi olur? dediğinde,Burası kışla değil yanıtını verip telefonu kapattığını biliyorum...
O, ne kişiliğinden ne de gazeteciliğinden
taviz verirdi...
Cumhurbaşkanı Kenan Evrenle Almanyaya gittiğinde,
yumurtalı protestoyu yemekte duymuş,masadan kalkıp, ajansa haberini geçmişti. Meslek heyecanını hiç kaybetmemişti...
Samsundan telefoto ile geçtiğimiz fotoğrafları inceler, altındaki küçük haber notunu bile okurdu.
Hiç unutmam. Siyasi yasakların kaldırılması için yollara düşen Demirelin Samsun eski havaalanından merkeze gelişi sırasında yaşanan izdihamı, fotoğraf altında
coşku ifadesiyle anlatmıştık...
Telefon açtı, Ne coşkusu kardeşim? dedi. Cumhurbaşkanının ziyaretleri dışında hiç kimse için bu ifadenin kullanılmayacağını söylemişti...
Yani, coşkuyu yorum olarak kabul etmişti...
O günden sonra coşkulu karşılama ifadesini hiç kullanmadık...
Bölge Müdürü olarak geçtiğim özel haberi
kendi okuyup, kontrol imzasını atmıştı...
Ajans tarihinde ilk kez böyle bir uygulama
olmuştu...
İşini yapan kim olursa olsun,seviyordu. Gerçekten de iyi çalışıyorduk ve merkezden aldığımız ödüllerle
şevkimiz artıyordu...
Samsun Bölge Müdürlüğünün kadrosuna birkaç muhabir almak istemiştim. Çelebi, Dur bakarız falan diyerek,
geçiştiriyordu. İki arkadaşı, Çoruma trafik kazasına gönderdim,
habere de imzalarını attım. Bu olacak iş değildi. Genel Müdüre bilgi vermeden işe başlatmıştım. Büyük bir risk almıştım aslında... Kendime çok güveniyordum...
Tamam... Beni mecbur ettin dedi ve bir daha aynı şeyi yapmaya kalkışmamamı istedi..
Yıllar geçti. Beni Milliyet gazetesinden istediler. Hem de aldığım ücretin iki katı bir teklif gelmişti. İstediğim kadar da kadro vereceklerdi.
Ankaraya izin istemeye gittim. Çünkü, ajansa Çelebi çağırmıştı beni ve ona karşı saygısızlık yapamazdım...
Odasına girdiğimde, Şimdi istifamı yazıyorum demez mi?.. Şaşırmıştım, bir yandan da sevinmiştim. O zaman ben de gidebilirim dedim. O da duygulandı, ben de... Gitme, adamlarını koparıyor ajanstan derler. Sonra sen gazetecilikte ekmek değil, yemek yiyecek adamsın diyerek beni ikna etti...
İstifasının nedenini de öğrenmiştim. Anadolu Ajansının
ilgili Devlet Bakanı Mehmet Yazar, randevu verdiği halde kendisini bekletip, partilileri odasına alınca,
Hüsamettin Çelebi Buna hakkınız yok diyerek,
tepki göstermişti. Ardından da istifasını Yönetim Kuruluna vermişti.
Hüsamettin Çelebi, TRTde çalıştığı dönemde
yönettiği açık oturumlarla tarafsızlığını herkese kabul ettirmiş bir gazeteciydi...
Günaydında ve Tercümanda yazarken de
bunu muhafaza etmişti...
Yalaka takımı peydah olunca,yazmayı bırakmıştı...
Hüsamettin Çelebi,bizim meslekte bir onur abidesiydi...
Sürmeneliydi... Bayburtta doğmuş,
Orduda büyümüş, Samsunu da çok sevmişti...
O bir Karadeniz aşığıydı...
Mekanı cennet olsun,nur içinde yatsın!..