Olumsuz düşünceli insanları
mutlu edecek tek şey
karşısındakinin karamsarlığa düşmesi ve
başarısız oluşudur...
Fesatlıklarıyla aslında kendi içlerini
karartan bu insanlardan
uzak durmak,yüreğinizdeki umut
ışığını çoğaltır...
Bu tiplere bazen doğuştan muhalefet
tanımlaması yapılır...
Hani, çözüme katkı veren muhalefet olsa
başım gözüm üstüne...
Dedim ya, en iyisi uzak durmak, peşine de Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli şarkısını patlatmak...
Ya da öyküdeki kurbağa gibi olmak...
* * *
Bir kurbağa sürüsü ormanda ilerlerken,
içlerinden ikisi bir çukura düşmüş.
Diğer bütün kurbağalar, çukurun etrafında toplanıp
çaresiz bir şekilde bakıyorlarmış.
Çukur bir hayli derin olduğundan düşen arkadaşlarının
zıplayıp dışarı çıkması mümkün gözükmüyormuş.
Yukarıdaki kurbağalar, boşuna
çabalamamalarını söylemişler arkadaşlarına:
Çukur çok derin. Dışarı çıkmanız imkânsız!..
Ancak, çukura düşen kurbağalar onların
söylediklerine aldırmayıp çıkmak için mücadeleye devam etmişler.
Yukarıdakiler ise hâlâ boşuna çırpınıp durmamalarını,
ölümün onlar için kurtuluş olduğunu söylüyorlarmış.
Sonunda kurbağalardan birisi,
söylenenlerden etkilenmiş ve mücadeleyi bırakmış.
Diğeri ise çabalamaya devam etmiş.
Yukarıdakiler de çırpınıp durarak
daha çok acı çektiğini söylemeyi sürdürmüşler.
Ne var ki, çukurdaki kurbağa
onlara hiç aldırmadan son bir hamle daha yapmış;
bu kez daha yükseğe sıçramayı başarmış
ve çukurdan çıkmıştı.
Arkadaşlarının ümit kırıcı sözlerine
hiç kulak asmamıştı