Yuri Gagarin 12 Nisan 1961'de uzaya çıkan ilk insan oldu. Amerika ile her alanda rekabet halinde olan SSCB için bu büyük bir başarıydı. Bu olayın altında kalmak istemeyen ABD Başkanı John F. Kennedy 12 Eylül 1962 tarihinde ABD'nin aya insanlı bir seyahat planladığını tüm dünyaya ilan etti. Amerika bu hedefi 7 yıl gibi bir sürede gerçekleştirdi. Ancak başarıya giden yol hiçte kolay olmadı.
20. yüzyıl her yönüyle mucize bir yüz yıl oldu. İnsanlığın pırpırlı uçaklarla göğe yükselmesinden uzay programlarına başlamasına, tonlarca ağırlığa sahip bilgisayarlardan masaüstü kişisel bilgisayarlara, akıllı cep telefonlara, Lazer, MR, GPS, LED teknolojileri ve sayılamayacak kadar pek çok diğer gelişmelere ulaşması mümkün oldu. Dünyanın ilk insanlı ay uçuşu olan Apollo 11 görevi 74 KB sabit disk hafızası, 4 KB RAM belleğe sahip bir bilgisayar tarafından gerçekleştirildi! Şu anda en basit akıllı telefonda yaklaşık 500GB sabit disk hafızası ve en az 4GB RAM olduğu düşünülürse astronotların nasıl kelle koltukta aya gittiklerini de tahmin etmiş oluruz.
Şüphesiz ABD tarafından bu hedef ilan edildiğinde ABD'nin uzaya çıkabilecek füzeleri vardı. Ancak aya insanlı uçuş icra etmek ve geri dönmek pek çok zorlu alt görev ve hedefin gerçekleştirilmesini gerektiren çok karmaşık bir işti. Kısacası bu hedef ilk ilan edildiğinde ABD'de bu teknoloji yoktu. Ancak ABD kendi teknolojilerini geliştirerek bu hedefe ulaştı. En zorlu alt hedeflerden biri seyrüsefer yani uzaya çıkan ekibin ayı tutturabilmesi ve daha sonra ay yüzeyine inebilmesi idi. Her bir hedef için pek çok deney, test yapıldı. Pek çok kaza da meydana geldi.
Örneğin 27 Ocak 1967 tarihinde Apollo 1 uzay aracı ile yapılan deneme sırasında uzay aracının kapsülü içinde kısa devre oluştu, kapsül deneme için saf oksijen ile doldurulmuş olduğu için kısa sürede alev aldı. Uzay aracının kapsülünün içinde oluşan basınç, kapının içeriden açılmasını engelledi. Kapsüldeki 3 astronot yanarak hayatını kaybetti. Daha sonra kapsül dizaynı değiştirildi ve buna benzer bir kaza bir daha yaşanmadı. Şu anda ABD ve SSCB gibi ülkelerde geçmişteki uzay rekabetinden gelen büyük bir uzay teknolojisi know-how'ı bulunuyor. Bu bilgi ve birikim sayesinde bu ülkeler, kıtalar arası seyahat edebilen nükleer başlıklı füze taşıma kapasitesine sahip olmuş bulunmaktalar.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin milli uzay programı açıklandı. Hedeflerden biri 2023 yılında aya insansız bir kapsülün sert inişini gerçekleştirmek. 5 yıl sonraki hedef ise insanlı bir seyahat. Böylece Türkiye aya temas sağlamış ülkelerden biri olacak. 2013 yılında açıklanan 2023 yılında Türkiye'nin dünyadaki ilk 10 ülke olma hedefinin başarılamayacağının anlaşılmasından sonra 2023'e 2 kala böyle bir hedef gerçekten moral düzeltti. Ancak maalesef Türkiye'nin aya insanlı ya da insansız temasta bulunma teknolojisi, bilgi ve birikimi bulunmuyor. Ne 2 yıl sonra ne de 7 yıl sonra olması pek olası görünmüyor. Bu elbette paraya kıyarak başkalarının geliştirdiği teknolojileri satın almakla başarılabilecek.
Ne olursa olsun günün sonunda böyle bir hedef kulağa hoş gelse de havacılıkta acil ihtiyacımız hızlı bir şekilde F35 muadili bir milli savaş uçağının geliştirilmesi. Bu hedefin gerçekleşmesi 52 yıl önce zaten başarılmış bir şeyin tekrarlanmasından çok daha önemli. Eğer mutlaka sansasyonel bir başarı gerekiyorsa asıl başarı yolsuzluğun olmadığı, kuvvetler ayrılığı ve adaletin sağlandığı bir Türkiye yaratmaktır. 2023 yılında böyle bir Türkiye müjdelense de 2023 yılında aya gözümüz arkada gitmesek.