n

n
n Futbol gerçekten nankör bir oyun. 90 dakika boyunca iyi mücadeleyi, küçük bir hata yok edebilir. Tüm emeğinizin boşa gitmesine, sahadan başınız önde ayrılmanıza neden olabilir. Takım olarak da bu böyledir, bireysel olarak da…
n
n “Futbol hatalar oyunudur” yakıştırması boşuna değil yani… İyi bir maç çıkarmış kalecinin elinden seken topun ağlara gitmesinin “facia” anlamına geldiği birçok örneğe şahit olmuşuzdur. Veya boş kaleye göndermek yerine dışarı atılan topun mağlubiyete neden olmasının! Buna taktik anlamında yapılacak hatalarla oyuncu değiştirmedeki zamanlama ve yanlış tercihlerle teknik heyet de eklenebilir. Anılanların her birinin mağlubiyetin birer halkası olduğu tartışma götürmez; ancak biri çıkıp da “kazanmamıza direkler engel oldu” derse ve bu kişi bir kulübün başkanıysa konu kaçınılmaz olarak tartışmaya açılır.
n
n Başkan Kar’ın ”Özellikle son oynadığımız Boluspor, Denizlispor ve Kayseri Erciyesspor deplasmanlarında kazanamamamızın tek sebebi direkler. 3 takımla oynadığımız maçlarda direkler kazanmamıza izin vermedi. Toplarımızın birçoğu direklerden döndü ancak rakiplerimiz direkler sayesinde sahadan kazanarak çıkmayı başardı” açıklamasını gazetede gördüğümde çok şaşırdım ve gazeteyi arayıp konu hakkında bilgi almaya çalıştım. Haberin ajans kaynaklı olduğunu ve açıklamanın tamamı hakkında ellerinde veri olmadığını öğrendim.
n
n Haber öyle verilmiş ki Başkan Kar sanki mağlubiyetteki tüm sorumluluğu direklere yüklemiş! Şayet açıklamanın içeriği bu doğrultudaysa ki sanmıyorum, 3 maçta alınan 1 puana kılıf aramak gibi bir yanlışa sürükleyebilir bizleri. “Canlıların” sorumluluğunu cansız varlıklara yani yerinde sabit durmaktan başka bir görevi olmayan kale direklerine yüklemek gibi bir yanlışa hiç kimse düşmez/düşmemelidir de…
n
n Açıklamayı aklıselim tüm Samsunsporlular gibi; durum değerlendirmesi yapılırken şanssızlığın altının kalın çizgilerle çiziliyor olması olarak kabul ediyorum. Aksi takdirde her eksiği bir şeylere, her yanlışı şartlara yüklemenin kolaycılığı içinde debelenip “bir arpa boyu kadar” yollarda oyalanmak kaçınılmaz olur.
n
n Ligin ilk devresinde kadro yetersizliği üzerine neredeyse ciltler yazıldı. Erhan Altın’ın “ santraforum yok “ sözleri ise hala kulaklarda… Zaman zaman bazı oyuncuların form düşüklüklerinden söz ediyor olsak da yapılan transferler ortada. Bu yönetimin başarı hanesine yazılması gereken oldukça büyük bir artı anlamına geliyor. Tabii kadro yetersizliğiyle ilgili defterin kapanmasına da…
n
n Zaten ikinci yarı itibariyle “bu kadro bu lige yetersiz” diye bir düşüncenin bir yerlerde dillendirildiğine şahit olmadık. Geriye ne kalıyor o zaman? Başarısızlığın sorumlusu olarak kale direklerinin ilan edilmesi veya şanssızlık mı? Elbette değil…
n
n Bir takımda şayet işler istenildiği gibi gitmiyorsa ilk hesap veren her zaman teknik ‘patron’ olmuştur. Başarıda olduğu gibi başarısızlık da onun hanesine yazılır. Eleştirilerin odağına o oturtulur ve ilk hesap ondan sorulur.
n
n Samsunspor’da da öyle oldu ve son haftalardaki başarısız sonuçlardan dolayı eleştiri oklarının hedefine Besim Durmuş konuldu. Besim Hocanın ‘eleştirilmeyim ve yanlışım yazılmasın, söylenmesin’ gibi bir tavır içinde olduğuna ben hiç şahit olmadım. Tam tersi ‘hataların konusunda elbette eleştirilmeliyim’ diyenlerden kendisi… Taraftar sorumluluğuyla bizlere düşen ise elbette eleştirmek ancak ‘kırarak ve dökerek’ yapılacak eleştirinin ne Besim Durmuş’a ne de Samsunspor’a bir faydası olacağını sanmıyorum. O yüzden eleştirirken ‘kantarın topuzu kaçırmadan’ dozu ayarında tutarak ve yapıcı olmayı hedeflemekte fayda var…
n