Eskiden şehirlerin ruhları vardı. Betonun kentlerimizi henüz işgal etmediği, binaların taş ve ahşap gibi doğal malzemelerden inşa edildiği senelerde her kentin kendisine özgü bir havası olurdu. Bahçe duvarlarını çevreleyen sarmaşık çiçekler, dalları sokaklara taşan meyve ağaçları, arnavut kaldırımlı yollarda dolaşan insanlar... Çiçeğin kokusuna, ağacın meyvesine, insanların huylarına bağlı olarak şehirlerin de ruhları kişilik kazanırdı.
Şehirlerin ruhu olur da kalbi olmaz mı? Bazen hareketli dükkanların olduğu bir arasta, ışıltılı kafe-restoranlarıyla şık bir cadde, kentin sembolü haline gelmiş bir heykel, sinema salonu ya da tarihi bir ağacın gölgesi... Kent sakinlerinin buluştuğu, dışarıdan gelen misafirlerin mutlaka görmek istediği, insanların orada bulunduklarında kendisini özel hissettikleri yerlerden bahsediyoruz.
Peki, Samsun'un ruhu niceydi? Kalbi nerde atardı? Hiç düşündünüz mü?
Hadi, bu soruyu biraz kolaylaştıralım: Bu gün "Samsun'un ruhu" deyince aklımıza neler düşüyor? Veyahut Samsun'un kalbi nerede atmakta?
El cevap; Samsun'un ruhuna Fatiha... Artık bu kentin ruhu kayboldu. Tekel fabrikasının son tütün balyası satıldığında, Samsun Fuarının son gazinosu düğün salonuna dönüştüğünde, Konak Sinemasındaki son film "teh end" dediğinde bu kentin ruhu yitip gitti.
Kalbinin nerde attığına gelince... Bazen Atakum sahilindeki kafelerde, iki haftada bir yeni açılan stadyumda ama genellikle alışveriş merkezlerinin yürüyen merdivenlerinde...
Peki ya bu kentin ölmüş ruhunun fısıltılarını duyabileceğimiz ya da eski kalp ritmini hissedebileceğimiz hiç mi bir yer kalmadı derseniz... Size Çiftlik Caddesinde tek başına birkaç tur atmanızı salık veririm. Kentin hengamesine kulak tıkarsanız, hatıralarınızla baş başa kalırsanız ve biraz da şansınız yaver giderse kentin eski ruhunu ve kalbini duyabilirsiniz.
Mümin Bulut isimli romanımda, Çiftlik caddesini anlatırken söze, "Caddeler vardır. Kaldırım taşını çiğneyenlere yorgun masallar anlatır." diyerek başlamıştım. "Hayatın telaşıyla geçip gidenler sağırdır, söylediklerine. Caddelerin can yakan fesat fısıltılarını, yalnızca kendiniz gezdiğinde duyarsınız. Kulaklarınıza o caddede daha evvel ölmüş zamanların son nefesleri çarpar. Bazen çıplak bir şiirin şehvetiyle, bazen de maskeli bir ilahinin sadakatiyle... Sizinle sohbet eden, şehrin ruhudur aslında..."
İtiraf etmek gerekirse, Çiftlik Caddesinin sohbetini epeydir ben de işitemiyorum. Zira eski görünümünden ve Samsunluların hatıralarındaki naif halinden çok uzaklaştı.
Hayır, zannettiğiniz gibi Büyükşehir Belediyesinin yaptığı Cadde AVM düzenlemesini ve caddenin araç trafiğine kapanmasını eleştirecek değilim. Netice itibarıyla yapılmak istenen, Çiftlik Caddesinin gittikçe kaybolan ve unutulmaya yüz tutan ahvalini düzeltmekti. Proje yeterince iyi değildi, amaçlanan konseptin ayakları yere değmiyordu, açılan büyük AVM'lerin cazibesiyle ve her sokak başını tutan zincir marketlerin fiyatlarıyla baş edecek koşullar oluşturulamadı... Hepsi tamam ama niyet aslında halisti, olmadı...
Cadde AVM diye yola çıkıldı ancak caddeye ulaşmak isteyenlerin araçlarını park edebileceği alanlar oluşturulamadı. Toplu taşıma sistemi, buraya gelmek isteyenlere hızlı, konforlu, ekonomik ve düzenli ulaşım imkanları sağlayamadı. Kente gelen turistleri geçin, ilçelerden gelen vatandaşlar bile cezbedilemedi. Buna paralel olarak herhangi bir AVM'nin olmazsa olmazı niteliğindeki marka mağazaların kapanıp yüksek cirolu post modern alışveriş merkezlerine taşınması engellenemedi.
Bir zamanlar kentin hali vakti yerinde insanlarının oturduğu Çiftlik ve çevresindeki mahallelerde artık Suriyeli mülteciler, üniversite öğrencileri ve satın alma gücü düşük emekliler oturuyor. Gelir seviyesi yüksek kimseler ise caddeye kendi araçları ya da toplu taşımayla ulaşamıyor.
Yayalaştırma, aslında canlılığın arttırılmasını amaçlıyordu ama ne yazık ki yakınlardaki Cumhuriyet Meydanı, Saathane, Subaşı gibi kentsel aktivitenin yoğunluk kazandığı diğer odaklarla arasında kesintisiz bir yaya koridoru kurulamadı. Caddenin albenisini arttıracak etkinlikler de yok. Sokak müzisyenleri, çiçekçiler sokağı, akvaryumcular çarşısı, sahaflar filan ara ki bulasın. Yahu, "cadde avm" diyoruz; bir sinema salonu, bir çocuk oyun alanı ya da bir etkinlik sahası olmayan alışveriş merkezi gördünüz mü hiç?
Çiftlik Caddesi düzenlemesi, estetik açıdan tam bir felaket! Son derece soğuk renklerden seçilen dış cephe kaplamaları, caddenin tüm cazibesini kaçırmış durumda. Şöyle orta yere şırıl şırıl bir havuz konsa, devasa saksılar için görkemli ağaçlar olsa, kaidesi yüksek bir heykel, küçük bir sahne ve minik de olsa bir anfitiyatro... Hiçbiri düşünülmediği gibi her an tekrar trafiğe açılmasına karar verilecekmiş gibi duran sıradan, düz bir cadde ortaya çıkmış.
Caddenin cazibe yitirdiğini göremeyen mağaza sahipleri kiradan taviz vermeyince bu defa ticareti bilen esnaf caddeyi terk etti. Marka mağazaların çoğu kapandı. Bu kiraları ödeme potansiyeli olan banka şubeleri, cebinde parası olmayan müşteriye hitap eden tavuk dönerci ve simit center tarzı yerler tutunabildi. Bir de mülk sahibi olan köklü esnaflar işlerini devam ettiriyor. Bunun dışında açılan yerler uzun süre dayanamadan kapanıyor, yenisi açılıncaya kadar aylarca kapanan mağazalar kiracı bulmakta zorlanıyor.
Peki ne mi yapmak lazım? Birincisi burasını gerçekten cadde avm olarak kabullenen ciddi bir yönetim kurulmalı... Bu yönetim, caddede faaliyet gösterecek iş yerlerinin sektörel dengesini sağlamalı ve marka değeri yüksek iş yerlerinin burayı mesken tutmasını amaçlamalı... Ortak bir bütçe oluşturularak AVM'nin başta Samsun ve ilçeleri olmak üzere çevre illerde tanıtımını sağlayacak profesyonel reklam çalışmaları yapılmalı... Bu yönetimin oluşması için Büyükşehir ve İlkadım Belediyelerinin destek vermesi gerekiyor.
Dahası, bölgede otopark hacimleri açmanın zorluğu nedeniyle özellikle Çiftlik Caddesi odaklı bir toplu taşıma sistemi oluşturulmalı. Atakum'dan, Canik'ten, Tekkeköy'den ve kentin güney mahallelerinden buraya gelmek isteyenler, hızlı, düzenli ve uygun toplu taşıma hizmetinden yararlanabilmeli. Gerekiyorsa Belediyelerin sübvansiyonu ile cadde üzerinde ya da yakın çevresinde kaliteli sinema ve tiyatro salonları açılmalı... Hatta resim, müzik, folklor ve modern dans gibi sanat dallarında belediye konservatuarı destekli eğitimler veren yerler kurulmalı.
Bir çiçekliler sokağı kurulsa, çocukların güven içinde oynayabilecekleri bir oyun parkları olsa, Samsunlu sanatçıların mesken tuttuğu bir kültür - cafe açılsa, Belediye desteği ile yerel sanatçılar ve bandonun konserlerini dinlesek, sokak müzisyenleri ve ressamları teşvik edilse...
Her sene iki hafta "Çiftlik Alışveriş Bayramı" adıyla etkinlikler yapılıp esnafın ciro rekorları kırması amaçlansa...
Hele bir de insanın ruhunu karartan dış cephe renklerine mavili, kırmızılı, sarılı, turunculu, yeşilli şeritler ve figürler monte edilerek görsel cazibesi arttırılsa...
Çiftlik Caddesi yeniden bir cazibe merkezi haline gelirse Samsun'un ruhu yeniden dirilir mi bilmem ama kalbi yeniden burada atmaya başlar.
E, fena mı olur arkadaş?