Harika kız!
Ders dışı boş zamanlarını tiyatroya ayırmış…
Çocuk oyunu sahneliyor…
Kim mi?
Ecem ÖZDOĞAN.
Çat kapı ofisime geldi.
“Hocam müsaitseniz provamızı izler misiniz?” dedi.
“Hangi bölümde okuyordun sen?” dedim.
“Mühendislik Fakültesi, Elektrik- Elektronik” dedi.
“Güven ÖNBİLGİN Hocamızın öğrencisisin demek ki.” dedim.
“Evet Hocam.” dedi.
“Oğlu Erk de bir zamanlar tiyatroda öğrenciydi.” dedim.
“Biliyorum hocam öğrencinizmiş” dedi.
“Çocuk oyunu sahnelemek daha zordur.” dedim.
“Zoru başarabilmiş miyiz hocam bir görseniz.” dedi.
“Görelim…” dedim.
***
Odamdan çıkıp tiyatro sahnesine doğru yürümeye başladık…
Yıllar önce 09-11 yaş arası çocuklara tiyatro bölümünde hocalık yapmıştım.
Bu görevi daha sonra değerli meslektaşım Saliha Çandar’a devretmiştim.
Hocamız bu görevi başarı ile sürdürmektedir…
Sağ olsunlar.
***
Tiyatro salonuna girdik.
Yönetmenle beraber bomboş salonda en öne oturduk.
Salonda bizden başka kimsecikler yoktu.
Kulisteki oyunculardan çıt çıkmıyordu.
Yönetmenimiz Ecem ÖZDOĞAN kulise gidip geldi.
“Hemen başlıyoruz Hocam.” dedi.
“İzleyelim.” dedim.
***
Sahne ışıkları yandı.
Oyunun provası başladı.
Genel prova değildi bu prova.
Çünkü kostüm ve efekt eksikti.
Tamamlanması gerekti.
İzlemeye devam ettim.
Sahne mizansenleri güzeldi…
***
Her yıl çocuk oyunları sahnelemekteki amacımız, hiç tiyatro görmemiş köy çocuklarına tiyatronun ne olduğunu göstermekti.
Yıllardır bu aktiviteyi, ilköğretim okullarına götürerek, tiyatro ile çocukların tanışmasını sağlıyorduk…
Gelenekselleştirdiğimiz bu faaliyet içerisinde tiyatrodan, yaratıcı dramadan her öğrencinin yararlanması gerekir diye düşünmüştüm…
Hatta eğitimcilerimizin de!.
Çünkü çocuk tiyatrosunu izleyen çocuklar; algılamayı, anlamayı, olumlu ilişkiler kurmayı, çevreye adapte olmayı, yaşamı, dayanışmayı, problem çözmeyi ve evrensel değerleri öğreniyorlar…
Daha başka ne mi öğreniyorlar?
Söyleyeyim.
Yaratıcı birey olmayı, estetik yeteneklerini geliştirmeyi, sorumluluğu, sosyal davranışlarını düzeltmeyi ve mutlu olmayı öğreniyorlar…
Çocuklar tiyatro sayesinde bunu daha çabuk keşfediyorlar…
Velhasıl tiyatrosunun yararı büyüktür…
Bu yararları saymakla bitmez.
***
Bu eğitim-öğretim yılında da Bursa Devlet Tiyatrosu’ndan Ömer Naci TOPÇU’nun “Sen de Gel” ya da “ Kuyudaki Aslan” adlı tiyatro eserini öğrencilerimiz hazırlamaktaydı.
Bu eser, Mevlana’dan esinlenerek yazılmış bir tiyatro oyunuydu.
Oyun 06-13 yaş arası çocuklara hitap ediyordu..
Tiyatro eserinin ana fikri: “Bilgidir her kapının anahtarı” diyordu…
Bilgi oldukça, mutluluğun geleceği, hayvanlar aracılığıyla çocuklara anlatılıyordu…
Anlatılırken, gösteriliyordu.
Gösterirken, eğlendiriyordu.
Eğlendirirken, öğretiyordu…
Öğretirken, eğitiyordu…
Eğitirken, öğretiyordu…
Çünkü tiyatro başlı başına bir okuldu…
***
Oyunun yönetmeni Ecem Özdoğan heyecan içerisindeydi.
Elime tutuşturduğu oyun broşürüne baktım.
İçimden okumaya başladım:
Oyunun yönetmen yardımcılığını Halil ÇAKMAK, sahne amirliğini Çağla İNCE, rejisini ve tekniğini (Dekor-kostüm-makyaj-efekt-ışık) Kadir DEMİRBAŞ, Ecem Gül GÜNAY, Oya Nur ÖZTÜRK, Satılmış Bayar ve Şükriye Şen yapıyordu…
Oyuncular ise: Kadir DEMİRBAŞ; Halil ÇAKMAK, Oya Nur ÖZTÜRK, Ecem Gül GÜNAY, Çağla İNCE, Rüveyda AZAKLI, Gizem ŞAHİN, Oğuzhan YURT, Sare ACAR, Hamide Nur ÇEPNİ, Samet DEMİRTAŞ, Esra ODACI, Tolga TÜRK, Tayfun ÇELİK rollerini başarı ile yerine getirmeye çalışıyorlardı…
***
Prova bitti.
Oyuncular ve teknik ekip sahnede el ele verip selam verdiler.
Saygı ile eğildiler.
Salonun ışıkları yandı.
Alkışladım.
Hepsini iki kaşınızın ortasından öpüyorum.