Bundan önceki makalemde, ABD'nin Orta Doğu'da gerçekleştirmek istediği hususlar üzerinde durmuştum. Bir hususu burada zikretmek gerekir ise, ABD sadece Orta Doğu'da değil, Dünya üzerinde burnunu sokmadığı yer yoktur. Şöyle bir tarihi bilgilerimizi yokladığımız zaman, bu devletin niyetleri ortaya çıkacaktır. İkinci Dünya savaşından sonra öncelikle, Kore savaşını (1950-1953) görüyoruz. Daha sonra Uzak Doğu, Vietnam, Kampoçya (1961-1975) savaşında ABD 58 bin askerini kaybetmiştir. Afganistan savaşı (2001-2014) ABD'ye büyük bir maliyet bindiren, insan kayıplarına neden olan bir savaştır. Irak savaşı 2003 yılında başlamış ve büyük yıkıma neden olmuştur, bu savaşta milyonlarca insan hayatını kaybetmişti. Son olarak da, bu devletin 2011 yılında başlattığı Suriye üzerindeki oyunlarını görüyoruz. Bu savaşlar ve müdahalelerini harita üzerinde işaretleyince bazı hususların ortaya çıktığı da görülecektir.
Dünya'da Jeopolitik üzerinde birçok görüşler ve teoriler olmakla birlikte, kara hakimiyet teorisine göre J. Mackinder (1881-1947), Orta Asya'yı, Sibirya'yı, Çin'in büyük kısmını içerisine alan ile Almanya'ya kadar uzanan alanı, merkez bölge (Heartlanad) olarak isimlendirmektedir. Bir Amerikan Jeopolitikçi olan Nicholas Spykman (1893-1943), teorisinde ise, Baltık denizinden başlayarak, balkanları içine alan, Türkiye'den ve İran'dan geçen, Afganistan, Rusya'nın Güneyi ve Çin'in kuzeyinden, Pasifik Okyanusuna uzanan bu hata 'Kenar Kuşak' adını vermektedir. Bu alana sahip olan ülkelerin, Dünya egemenliği için avantaja sahip olacağını ifade etmektedir. Her iki jeopolitikçinin ifadelerinde de ortaya çıkan husus, Asya kıtasının merkezine sahip olmayı ortaya koymaktadır. Bu kara alanlarına sahip olmayan ülkelerin, Dünya hakimiyeti için deniz ve hava hakimiyetine ağırlık vermeleri üzerinde de teoriler bulunmaktadır. Rusya ve Çin'e karşı, bu bakımdan NATO, CENTO, SEATO ve Amerikan Devletler teşkilatları kurulmuştur. Kenar kuşak teorisine göre, ABD'nin Polonya ve Ukrayna'ya el atması bu meyandadır. Türkiye ile olan ilişkilerindeki son zamanlardaki durum ise bu teoriye ters yönde etki emektedir. İran ise, öteden beri bu kuşak üzerindeki bir çalı dikenidir. Bu bakımdan, Türkiye ve İran bu teorinin çok önemli yerini işgal ederler. Bu bakımdan öteden beri uğraşmalarına rağmen Türkiye-İran savaşını başlatamamışlardır. Doğuya doğru Afganistan bulunmakta ve Okyanusa kadar yani, Japonya'ya kadar hakimiyet Rusya ile Çin'in elindedir. Elbette, el altından bu alanlarda da, ABD'nin bir şeyler karıştıracağı düşünülebilir. İkinci Dünya savaşından sonra, ABD'nin bütün uğraşı, kenar kuşak üzerinde olmuştur. Bu bakımdan Dünya egemenliği bakımından hava kuvvetlerini çok güçlü tutuğu gibi, donanmasını 2/3'ü Pasifiktedir. ABD elli yıldan fazla süredir, bu çalışmalar üzerindedir.
Son zamanlarda, 'ABD dost mudur, düşman mı' sorusu ortaya atılmaktadır. Yukarıdaki açıklamalara göre bu sorunun cevabı çok basittir. Amerika Bileşik Devletleri, çıkarı olduğu ve buna göre hareket ettiğiniz zaman, sırtınızı sıvazlayan bir dost görümünde, aksi olduğu zaman, onların deyimi ile agresif olarak her türlü hareketi yapabilecek olan bir yapıdadır. Bütün Dünya bu devletin suyunda gitmeğe alıştırılmıştır. Eğer, bir şey onların aleyhine olur ise, birden agresif hale gelmeleri işten bile değildir. Bu anlayışla, Suriye'de hareket etmektedirler. D. Trump'ın Orta Doğu'daki halklar için kullandığı b.k kelimesi durumu açık olarak ortaya koymaktadır. Allah hakkımızda hayırlısını versin. Saygılarım.