BELGESİ OLMAYAN SÖYLENTİ
Hiçbir sebep de yoktur, hiç belge de yoktur Mustafa Kemal Paşa'nın ve arkadaşlarının yollarını değiştirdiğine ve de Samsun-Havza arasını birilerinin himayesinde kat ettiğine dair. Ama o tarih kalpazanı bunu iddia etmekte ve ne yazık ki Samsun Büyükşehir Belediyesi de o harika projesini bu şarlatanlığa kurban vermektedir. Ben Başkan Yusuf Ziya Yılmaz'ın bu tarih katliamına -bu adamın daha önceki yalan ve yanlışlarından dönerken gösterdiği basireti bir kere daha gösterip- 'dur' diyeceğini düşünüyor ve bunu bekliyorum. Zira tanıdığım Yusuf Ziya Bey, akla ve gerçeklere aykırı bir projeyle anılmak istemez; üstelik böyle anılmaya da hiç müstahak değildir.
Kafadan atmaktan çekinmediği gibi önceki yalanlarını savunmak için yeni yalanlar uydurmaktan da çekinmiyor. Unkapanı güzergahı 'Mersin, Ege ve OMÜ öğretim üyelerinin onayı ile belirlenmiş' demesi bunlardan birisi. Akademisyenler için 'onay verdiler' diyor ama bir tane akademisyen ismi vermiyor, veremiyor. Sadece bir tarihçi var 'ora da olabilir' diyen. Ama bu bildiğim kadarıyla komisyondaki bir başka üyenin aldığı sözlü bir onay, yazılı bir belge yok dosyada. Onurlu adam 'onay verdiler' dediği akademisyenlerin isimlerini de onay belgelerini de açıklar. Varsa tabii.
Bizim 'tarih kalpazanının' Mustafa Kemal Paşa'yı 'tehlike içinde yolunu değiştiren, kent merkezi yerine, silah arkadaşlarını bırakarak köylerde saklanan' bir çaresiz adam durumuna düşürmesi pek de sebepsiz ve pek de masumane bir tavır değil. Ölüm tehdidi altında çaresiz bir adam durumuna düşürecek ki Osmanlı'nın o olağanüstü yetkilerle donatılmış paşasını, ileri de yine kendi uydurduğu bir şekilde bir yerel çetecinin, bir Kuvayı Milliye kahramanının, Canpolatoğlu Ekrem Bey'in himayesine versin, verebilsin.
Canpolatoğlu Ekrem Bey, Kavak'ın Karlı köyünden bir Çerkez'dir. Her Çerkez gibi iyi at biner ve silah da kullanır. Samsun-Erbaa postasını işletiyor ya da öbür ifadeyle söyleyelim koruyordu. Canbolatoğlu ya da Çerkez Ekrem Bey diye bilinir. Osmanlı kayıtlarında 'Postacı Ekrem' diye geçer. Yol tehlikelidir, özellikle Çakallı mıntıkası soygun için çok elverişlidir. Türk, Rum, Laz ve Çerkez çeteler burada sıkça soygunlar yapar. Ekrem Bey 1919 Mart'ında bir saldırıya da uğrar. Ve Atatürk'ün Samsun'a çıkmasından iki ay üç gün sonra Rumlar tarafından düşürüldüğü bir pusuda Hakkın rahmetine kavuşur. Nurlar içinde yatsın.
Bizimki ve ondan alıntı yapanlar Amasya-Samsun Metropoliti Germanos'un 'Ekrem Bey'i şikayet ettiğini' yazarlar. Doğrudur; Germanos Ekrem Beyi diğer Türklerle birlikte 1919 başlarında 'çeteciler, halkı silahlandırıyorlar, Rumlara baskı yapıyorlar' diyerek iki defa şikayet etmiştir. Bizimkiler bu şikayeti yazarlar da niyeyse Samsun Mutasarrıfı Ethem Bey'in bu şikayetlere verdiği cevabı görmezden gelirler.
O cevabı da biz yazalım. 1 Nisan 1919 tarihli o cevap kısaca ve mealen şudur: 'Ekrem Bey bir çeteci değildir. Samsun-Havza postasının emniyetini sağlayan ve ara sıra eşkıya takibi yapan askeri birliklere rehberlik hizmeti veren güvenilir birisidir.'
Burada bence en önemli husus Ekrem Bey'in devletçe 'güvenilir birisi' kabul edilmesidir. Bu çok önemlidir ama hepsi bu kadardır. Bundan sonrası tamamen bir şehir efsanesidir. Atatürk'ün anılarında da, Nutuk'ta da, Atatürk'le beraber gidenlerin ve Atatürk'ü Havza'da karşılayanların anılarında adı sanı hiç mi hiç geçmez. Bir istisnanın dışında ciddi hiçbir tarihçinin eserinde Mustafa Kemal Paşa ve maiyet erkanının o yolu birilerinin himayesinde geçtiğinden de Canpolatoğlu Ekrem Bey'den ve onun 200 atlısından da bahsedilmez. Samsun'da başlayan yalanlar Kavak'ta bitmez, bir de Havza faslı vardır. Belki de yalanın en bol olduğu yer de orasıdır. Kalpazanlar uydurmaya devam ettikçe biz de yalanları yüzlerine çarpmaya devam edeceğiz. (Devam edecek.)