Dilenci operasyonlarına
ilişkin haberleri okuyunca,
dilenciye daha da
sadaka vermeyeceğine
dair kendi kendine söylenenlerden biriyim...
Ancak, öyle bir ruh halinde yakalanıyor ki
insan, sözünü unutuyor birden...
Sizi bilmem ama ben hep böyleyim...
Değişik yöntemler buluyorlar...
Ne var ki, Mehmet Kemal Yavuzun
öyküsündeki gibisini de ilk kez gördüm,
duydum...
Sizinle paylaşmak istedim...


* * *

Sabahtan başlayıp, gün batımına kadar
onlarca dilenci uğrardı dükkanına...
Kimi elinde Hasta raporu ile
kimi kundakta sarılı bebeğiyle gelirdi...
Hepsinin de avuç açmak
için ayrı bir bahanesi vardı...
Kül yutmazdı, Efe Usta...
Sanayide otomobil yıkayarak, su içinde
çalış çabala, sonra
da dilenciye para ver...
Olacak iş miydi?..
Aslında, gaddar görünümünün
altında merhamet
ırmakları akardı...
İnanmışsa karşısındakine
hiç cimrilik etmezdi...
O sabah işyerinin
önünde gurbetçi otomobilleri sıradaydı. Otomobil sahipleri de
karşıdaki büfenin bahçesinde çay içiyordu. 25 yaşlarında bir genç yaklaştı yanlarına...
Esmer genç, hayatın
tokatını yiyerek yere yıkılmış kadar bitikti. Acıları
yüzünden okunuyordu...
Çocuğu kan kanseriydi. Karısı da yatalak hasta. Kendisi de bir türlü iş bulamıyordu. Efe Usta, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Gurbetçilerin
ah -vah çektiği sırada, genç adam tabureden büyük bir gürültüyle düştü. Açlıktandır dediler. Belirtiler, sara nöbeti geçirdiğini gösteriyordu. Ağzından köpükler çıkan gencin burnuna önce soğan tuttular, sonra da kilitlenen ellerini açmaya çalıştılar.
Efe Usta, yere yığılan genci kaldırmak için yardım istedi. Ama, kimse oralı olmadı.
Ayıptır, yazık günahtır dediyse de kimse yanına yaklaşmadı. Efe Usta, daha da sinirlenince büfeci Şükrü, bir hışımla gencin yanına yaklaştı, Bırak numarayı dedi, Her zaman bu tezgahı yapıyorsun...
Bu sözler, yere düşen gence sanki şok etkisi yapmıştı. Birden ayağa kalktı, Abi yaptığın iş mi senin? 200-300 lira yolumuzu bulacaktık dedi...
Efe Usta gibi, gurbetçiler de şaşırmış kalmıştı. Hayatlarında ilk kez
böyle bir şeyle karşılaşıyorlardı...
Usta, genci yanına çağırdı. Al sana 5 YTL dedi. Bu parayı, izlediği şovun karşılığında verdiğini söyledi. Sonra büfeci Şükrüye seslendi: Gerçek ihtiyaç sahibini nasıl tanıyacağız arkadaş?...
Şükrü, tereddüt etmeden ustayı yanıtladı: Fakir olmak başka bir şey, onursuz olmak başka!
Onlar fakirlik üzerine koyu bir tartışmayaBR>girmişti. Esmer genç ise merhamet duygularını
sömüreceği bir başka mekan arayışı için çoktan uzaklaşmıştı bile...
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve huzurlu günler dileğiyle...