n Yerel ve genel gündemin değişim hızını yakalamakta zorlandığımdan sizlerle paylaşamamıştım. Yakın zamanda Avrupa Birliği genişleme politikasını 28. üye olarak Hırvatistan’ı da ekleyerek taçlandırdı.

n

n

n

n 1991 yılında eski Yugoslavya’dan koparak bağımsız bir yapıya kavuşan Hırvatistan, Slovenya ile olan sınır kapısını kaldırarak AB’ye katıldı.

n

n

n

n Katılımla ilgili düzenlenen törende ülkemizi temsil eden AB Bakanı Egemen Bağış “Yıllarca Tito’nun demir yumruğuyla yönetilen bir ülke, bugün AB’ye üye oluyor. AB, ülkelerin demokratik ve özgürlükçü dönüşümleri açısından hâlâ önemli bir motor gücü olduğunu ispat etmiştir. İnanıyorum ki AB içinde de bizi en iyi anlayabilecek ve destekleyecek ülkelerden biri Hırvatistan olacaktır. Tarihte birçok yerde yollarımızın kesiştiği Hırvat dostlarımızla yollarımızın bu sefer de AB’de kesişmesini diliyoruz. Darısı tez elden Türkiye’nin de başına” diye açıklama yapmış.

n

n

n

n Ülkemizin Avrupa Birliği’ne üyelik süreci 50 yıl önce başlamıştı. O zamanlar Hırvatistan’ın bağımsızlığı bile söz konusu değildi. Üye sayısı ise sadece 6’dıydı.

n

n

n

n Eşiğinden içeri giremediğimiz Avrupa Birliği ile ilgili olarak İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Türkiye-AB: Bitmeyen Senfonide 50 Yıl isimli bir çalışmayı kamuoyuyla paylaştı.

n

n

n

n Çalışmada Avrupa Birliği ile yapmış olduğumuz Gümrük Birliği Anlaşması kapsamında verdiğimiz dış ticaret açığının son beş yılda 100 milyar dolara yaklaştığı toplamda ise 220 milyar doları aştığı, AB ülkeleri ile dış ticarette sürekli eksi bakiye verdiğimizi, 2013 yılının son beş aylık periyodunda AB ile olan ticaretimizde verilen açığın 12 milyar dolar olduğu belirtilmiş.

n

n

n

n Oysa Gümrük Birliği Anlaşması’nı imzalarken neler neler düşünüyorduk. Dış ticaretimiz AB ile artacak, sektörlerimizin önü açılacak diye. Gelinen nokta düşündüklerimizin tam aksi durumunda.

n

n

n

n 1996 yılında Türkiye nin toplam ithalatı içinde AB ülkelerinin payı yaklaşık yüzde 56 seviyesindeyken 2012 yılına gelindiğinde bu oran yüzde 37 ye düşmüş, ülkemizin her 100 dolarlık ihracatının 54 dolarını AB ülkelerine gerçekleştirirken bu oran 2012 yılına gelindiğinde yüzde 38,8 e kadar gerilemiştir.

n

n Bizler açısından hiç de iyi olmayan bu durumun olumlu yönde değişmesinin aksine olumsuz gelişmelerin devam edeceğine dair öngörüler de bulunuyor.

n

n Avrupa Birliği ile Amerika arasında çalışmaları devam etmekte olan “Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması” sanırım bunun için en yerinde bir örnek.

n

n Büyük bir olasılıkla dışında kalacağımız bu anlaşmanın ülkemize çıkaracağı fatura konusunda üzerinde uzlaşılan bir miktar belirtilmese de 15 milyar 20 milyar dolarlık rakamlar telaffuz edilmeye başlanıldı.

n

n BRIC ve diğer ekonomik tehditlere karşı Avrupa Birliği ile “Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması” , Japonya ile “Transpasifik Serbest Ticaret Anlaşması” imzalayan ABD kendi ekonomik konumunu güçlendirirken bizim durumumuz filler ve çimenler pozisyonunda.

n

n Konumuza dönecek olursak, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecimiz taraflar arasında tekrar gözden geçirilerek samimiyet testlerine gerek kalmayacak şekilde uzlaşılabilir bir takvime bağlanması gerekiyor.

n

n Zira halkımızın birliğe üyelik konusuna inancı ve desteği günden güne zayıflamakta, eşik aşınmaktadır.

n

n Sağlıcakla

n

n Kadir GÜRKAN

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n n n n n n n n
n n

n

n
n

n

n