Seksenli yıllarda enişteme ait olan Gedik Paşa’daki Dilek Bijuteri imalathanesinde tatilimi değerlendirirdim. Hem okul harçlığımı biriktirir hem de çok sevdiğim İstanbul ve çalışma hayatını öğrenme fırsatı bulurdum.
Kazlı Çeşme’den aldığımız kauçuklara imal etmek istediğimiz bijuteri (Bayan yüzük, küpe, broş vb.) ürününün kalıplarını oluşturur, yüksek sıcaklıkta erittiğimiz kurşun külçeleri döküm makinesinde kalıplara dökerek ham ürünü elde ederdik. Ham ürünlerin çapak ve artıklarını tesviye ettikten sonra bakır teller ile ürünleri birbirine bağlayıp siparişe göre altın, gümüş veya nikel kaplanması için elektroliz banyosuna gönderirdik.
Kaplamadan gelen yarı mamulleri ayıklar, taşlama işlemine alırdık. Taşlama işleminde halk arasında genelde Beyoğlu Taşı olarak bilinen aslında Avusturya, Romanya’dan ithal edilen mekanik kesim işlemine tabi tutulmuş ve parlaklık verebilmesi için arkası foya dediğimiz bir kimyasalla kaplanmış endüstriyel taş (Cam) kullanırdık. Yarı mamullere bu taşları genelde selülozik vernik ile yapıştırırdık. Bir yarı mamulde yaklaşık 10 ile 50 arasında taş olduğunu varsaydığımızda yapılan işçiliğin zahmetini siz düşünün.
Böyle zahmetli bir işi yaparken selülozik verniğin miktarını fazla koymak her zaman karşılaşılabilen bir durumdu. Bu durumda taşın arkasındaki foya kalkar ve ürünün üstünde onca taşın arasında foyası kalkan taş mat duruşuyla sırıtırdı. Genelde son kontrolü yapan eniştem mutlaka bu hatayı yakalar ve fırçayı atardı. Foyası düşeni hemen değiştirin diye bizlere çıkışırdı. Daha sonra kartlama ve paketleme işlemine tabi tutulan bijuteri ürünleri Tahtakale’de toptancılara ve diğer şehirlerdeki satıcılara ulaştırılırdı.
Gelelim bu yaşanmışlığı sizinle neden paylaştığıma.
Değerli okurlar mevcut küresel sistemin de foyası artık düştü düşecek. İlk önce Amerika’nın daha sonra Avrupa’nın yaşadığı ekonomik kriz, dünyanın muhtelif bölgelerinde (Ağırlıklı olarak Ortadoğu) yaşanan ve yaşanmakta olan siyasal/toplumsal gelişmeler ve bu gelişmelere ilgisiz/çekimser duran gelişmişler bunun habercisi.
Onlar da bunun farkında.
Bunun için yeni yeni arayışlara yöneldiler, yeni modeller ve yapılar üzerine çalışmaya başladılar. Krizden çıkış sinyalleri veren Amerika’nın daha az hasarla atlatabileceği öngörülerine karşılık Avrupa için söylemler pek de iç açıcı değil.
Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya ise tam bir soru işareti. Kore istikrarlı gelişimine devam ederken Japonya’da yeniden yapılanma kaçınılmaz gibi gözüküyor.
Kırk yılı aşkın bir süre sonrası net petrol ihraç eden ülke konumuna gelen Amerika’nın OPEC üye ülkelerinin petrol ticaretini nasıl etkileyeceği ise bekleyip göreceğimiz bir durum.
Dünyada ekonomik durum böyle iken ‘Orta Gelir Tuzağı’ndan kurtulma mücadelesi veren Türkiye ve Samsunumuz ne yapacak?
Aslında ibre bizden yana. Kolaycılığı seçip yüklendiğimiz konut üretim sektöründen meşakkatli fakat bir o kadar katma değeri yüksek ürünler imalatına yönelebilsek süreçten en kârlı biz çıkacağız.
Bakın ülke olarak katma değeri oldukça yüksek olan ‘Savunma Sanayi’ne önem vermemiz sonucu ; Ocak-Ağustos 2014 döneminde Savunma Sanayi ihracatımız bir önceki yıla göre yüzde 21 artarak 1 milyar doları aştı.
Tıbbi cihaz, yazılım, telekomünikasyon, ısıtma/soğutma sektörleri, ülkemizde ve ilimizde halâ değerlendirilmeyi bekliyor.
Refah seviyemizi, sosyal gelişmişliğimizi artırabilmek için katma değeri yüksek ürünler imalatına yönelmek durumundayız.
Sağlıcakla.