n

n
n Kim nasıl kılıf bulursa bulsun,
n
n kim nasıl ifade ederse etsin; bir gören var,
n
n bir bilen var...
n
n Herkesi aldattığını
n
n sananlar, yanılıyor...
n
n Kamu malını çalanın, kul hakkı yiyenin vay haline!..
n
n Anıl Ege nin bugünkü ibretlik öyküsü,
n
n dilerim ders verir bilmeyenlere...
n
n
n
n
n
n * * *
n
n
n
n Onu son model otomobilinden
n
n inerken gören eski arkadaşı sordu: Emanet mi? ...
n
n Mahmut, mahalleden ayrılalı
n
n iki yıl olmuştu. Birkaç iş değiştirdikten sonra
n
n son işinde paraya para demeyen biri haline gelmişti.
n
n Herkes nasıl oldu diye hayretler içinde kaldıysa
n
n o artık iki yıl öncesinin Mahmut u değildi. Geçmişte
n
n aynı takım elbiseyle gezen Mahmut,
n
n artık bir giydiğini bir daha giymiyordu.
n
n Onun bu kadar kısa sürede
n
n nasıl zengin olduğuna akıl sır erdiren
n
n yoktu. Kimi gömü buldu diyor,
n
n kimi de yatırımcı bir kurumun
n
n üst düzey bürokratıyla ortak
n
n olduğunu iddia ediyordu.
n
n Selami, bir daha seslendi: Emanet mi Mahmut?
n
n Selami nin lafı nereye getireceğini
n
n bildiği için yine cevap vermedi. Çünkü, devamında
n
n Parayı nereden buldun diyecek,
n
n sonra arkasından daha düne kadar nefesin kokuyordu
n
n gibi laf edecekti. Ne gereği vardı.
n
n Koşar adımlarla annesinin evine doğru
n
n giderken; Selami otomobilin etrafında turluyordu.
n
n Selami ile çocukluk arkadaşıydı. Mimarlık Fakültesi ni
n
n birincilikle bitiren Selami nin
n
n çok yardımlarını görmüştü. Her başı sıkıştığında
n
n ona koşuyordu. Ne iyi insandı Selami...
n
n Mahmut, parayla tanıştıktan sonra
n
n değişmişti. Selami, ona göre akılsızdı.
n
n Dürüstlüğün işe yaramadığını öğrenemediği için
n
n hala bir baltaya sap olamamıştı...
n
n Kapıyı, annesi Hanife Hanım açtı. Oğlunu görünce sevinçle
n
n sarıldı. Neredesin hayırsız dedi. Mahmut,
n
n çok çalıştığını, hiç vakti olmadığını anlattı.
n
n Karnın açtır, bir şeyler hazırlayayım diyen
n
n annesine yemekten geldiğini söyledi. Ana-oğul,
n
n kaç zamandır, biraraya gelememenin acısını çıkarırcasına hasret gideriyordu.
n
n Bu sırada Mahmut un telefonu çaldı. Arayan sekreteriydi. Gazeteciler, bir kamu kuruluşundan alınan ihalelerle ilgili sorular soruyormuş! Çekemiyorlar beni. Kafaları çalışmayan birtakım adamlar bunlar. Hayatlarında bir proje üretememiş zavallılar diyerek,telefonu kapattı. Sinirleri bozulmuştu. Annesi konuştuklarını
n
n duymuştu. Ne oldu, kötü giden bir şey mi var? diye sordu. Aslında, annesi de
n
n oğluyla ilgili iddiaları duymuştu. Mahmut un iki yıl içinde büyük bir zenginliğe
n
n kavuşmasına o da bir anlam verememişti. Annesine de cevap vermedi.
n
n Hanife Hanım, dindar bir kadındı. Eşini kaybettikten sonra
n
n Mahmut un öğrenimini tamamlaması için
n
n yememiş içmemiş, giymemiş giydirmiş,hiç kimseye el avuç açmadan
n
n emekli maaşıyla direnmişti. Mahalleli de Hanife Hanımı çok severdi. Hac farizasını yerine getirmemişti ama ona herkes Hacı teyze derdi. Mahmut, annesinin getirdiği ikinci çayı içmeden
n
n izin istedi. Hanife Hanım, ters giden bir şeyler olduğunu anlamıştı.
n
n Kapıda vedalaştılar.
n
n Mahmut dalgın dalgın yürürken,
n
n Selami yi otomobilin yanında beklerken gördü. Selami nin kendisine
n
n bir laf sokuşturacağını anlamıştı. O atik davranıp,
n
n Hala buralardasın. Bu kafayla gidersen daha çok beklersin dedi.
n
n Selami, Mahmut un gözlerinin içine baktı. Cengiz Hocayı hatırladın mı? dedi. Alaycı bir tavırla hatırladığını söyledi. Bize Kur an Kursu nda sürekli olarak ne diyordu? Kafası zaten meşgul olan
n
n Mahmut, Cengiz Hocanın söylediklerini hatırlamadı. Unuttuğun her halinden belli diyen Selami devam etti:
n
n Peygamberimiz, Beytülmal in yani kamunun malını çalanın cenaze namazını kılmadı
n
n Mahmut, fena bozulmuştu ama belli etmedi.
n
n Çünkü, lakabı artık Pişkin Mahmut olmuştu. Otomobilinin
n
n gazına yüklendi ve büyük bir gürültüyle tozu dumana katarak uzaklaştı.
n
n Selami, onu izledikten sonra geri döndü. Balkonda Hacı teyze vardı. Selami, onu
n
n annesinden ayrı tutmazdı. Mahmut a olan öfkesinin
n
n bir bölümünde de Hacı teyzeyi sahipsiz bırakması vardı.
n
n Hanife Hanım, Selami nin içinden geçenleri okuyordu sanki. Selami nin
n
n haklı olduğunu da biliyordu. Selami ye işaret edip, balkonun altına gelmesini istedi.
n
n Cengiz Hocayı ben de hatırlıyorum. Allah nur içinde
n
n yatırsın dedi. Mahmut un kazandığı paradan bu eve tek bir kuruş girmedi. Allah
n
n istemiyor işte ...
n
n Selami, şükretti. Aç değil, açık değildi. Çok parası da yoktu.
n
n Ama şehrin sokaklarında yürürken, hiç kimse ona iğrenerek
n
n bakmıyordu.
n
n
n
n * * *
n
n
n
n Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...
n