İçinde yaşadığımız toplumda öyle iyi, güzel ve örnek insanlar var ki insan imreniyor…Ama; öyle kötü, çirkin huylu, yalancı, dolandırıcı ve sahtekar insanlar da var ki insan nefret ediyor… Bunlardan birincisini şeffaf bir şekilde görmek mümkün de, ikincisinin sahtekar, yalancı ve dolandırıcı olduğunu hemen görüp anlamak maalesef mümkün olamıyor. Hani güzel bir Atasözü vardır,'Karamanın Koyunu, Sonra Çıkar Oyunu' misali…
Çoğumuz bunların çeşitli örneklerini günlük yaşantımızda hemen hemen hergün yaşıyoruz. Toplumda bırakın insanı kırmayı, karıncayı dahi incitemeyecek kadar hassas, duyarlı, duygulu ve yardımsever insanlar var ki, onlara hayran kalmamak ve takdir etmemek imkansız. Ancak; maalesef, bu tür insanların yaptıkları yardım ve iyiliklerin karşılığı genellikle hüsran ve hayal kırıklığı ile son buluyor. Bu gibi olayları belki sizler de yaşamış veya çevrenizde yaşayarak hayal kırıklığına uğramış insanları görebilirsiniz. Bunun örneklerini de her zaman ve her yerde görmek mümkün.
Sinop'ta Hükümet Konağı'nda memur olarak çalışan, adı N.B. olan tanıdığım çok iyi ve yardımseven bir insan var. Hemen hemen herkese kefil olur. Bugüne kadar da bu kefillik nedeniyle, yaklaşık 25-30 bin liradan fazla para ödedi. Buna rağmen, bugün yine tanıdığı bir başka insan gidip kefil olmasını istese hemen olur. Şimdi; böylesine iyi bir insanın yaptığı iyiliği suistimal etmek ve onu hayal kırıklığına uğratmak dürüst bir insana yakışır mı?..
Dün; arabamın bir işi için oto elektrikçisi Bülent Usta'ya gittim. Konuşurken dert yanıyordu. Tanıdığı birine birkaç ay önce akü vermiş, parasını da ayın 15'inde alacakmış. Aradan birkaç ay geçtiği halde alacağı para maalesef henüz gelmemiş. Şimdi birdaha veresiye vermemek için yemin etmiş. Hani derler ya,'Bir kötünün yedi mahalleye zararı dokunur' diye…
Bir başka arkadaşım dert yanıyor; tanıdığı birine borç para vermiş, ama maalesef söz verdiği tarihde gelmemiş. Aradan birkaç ay geçmiş, utana, sıkıla kendisine telefon ederek alacağını istemiş. Karşılığında aldığı cevap ise çok şaşırtıcı ve utanç verici olmuş;'Kardeşim, bende paran mı kaldı ya!..'. Bu kadar pişkinliğe ve yüzsüzlüğe de pes doğrusu…
Eskiden bazı insanlar için,'Sözü senet gibidir' denirdi. O insanlar esnafın dükkanına girdiklerinde ya tütün satımında, ya fındık, çay veya pancar satımında, ya da aybaşında borçlarını ödeyeceklerini söylediklerinde, esnaf onlara güvenle dükkanının kapısını ardına kadar açardı. Karşılığında ise kesinlikle suistimal ve hayal kırıklığı yaşanmazdı. Şimdi öyle insanlar istisna oldular.
Peki; aradan geçen zaman içerisinde ne oldu da biz genellikle böyle olduk?..
Yoksa; yıllarca bizlere yedirdikleri GDO'lu ürünlerle genlerimizi mi bozdular?.. Ne dersiniz?..
Hoşça kalın… Dostça kalın…