Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin, nitelikleri bakımından dünün hayal sınırlarını zorladığı; niceliksel olarak da alabildiğine bir çeşitlilikle takip edilemez bir hıza eriştiği günümüzde, birey ve toplum yaşamıyla ilgili öncelikler, bu gelişmelere bilişsel-duyuşsal baz oluşturan teknoloji ve tasarım kültürünün / bilincinin, genel kültürün dinamik bir unsuru olarak anlaşılmasını ve önemsenmesini gerekli kılmaktadır.
Bilişim çağını, gereklerini yerine getiremeden, şartlarını hazırlayamadan yaşayan toplumlarda, bireyin kendini enformatik kaos ortamında bulması kaçınılmazdır. Genel olarak seçme - planlama - denetim şansına sahip olamadığı türlü etkilerin üzerinde kesiştiği bireyin, varoluşunu bilinçsiz bir seçicilikle içgüdüsel tepkimeler düzeyinde ortaya koyduğu görülmektedir. Bu sürecin uzamasıyla yerleşiklik kazanma oranı artan sonuç da: paylaşmayı sevmeyen, iletişim becerileri çok zayıf, doyumsuz, gergin, güvensiz, tahammülsüz, müsamaha-sız, kararları sağlıksız ama ısrarlı, bencil bir kişilik profili olmaktadır. Bu özelliklerin gözlene-bilir düzeyler kazandığı sevgisizleşmiş, yalnızlaşmış bireylerden oluşan toplumlarda doğaldır ki, müşterekler azalmakta, toplumsal-kültürel değer yargıları aşınmakta, toplumsal kohezyon zayıflamaktadır.
Bugün değişik endüstri kollarında robotlar, siborglar kullanılmakta; bilgisayar, çok karmaşık işler için bile kusursuz ve nicel açıdan insan performans limitlerinin çok üstünde bir işlem hızı ve güvenilirliği ile akla gelebilecek her üretim ve hizmet alanında kullanıma girmiş bulunmaktadır. Sınırsız açılım imkanları taşıyan komputerizasyon, iletişim/bilişim teknolojileri, çeşitli üretim, ulaşım ve uzay teknolojileri ile ara alanlar oluşturmaktadır. Günlük yaşam pratiğinde, kısa bir süre öncesinde bile tahmin edilemeyecek değişimlere yol açan bu gelişmeler, dünya toplumları arasında da, toplumların kendi bünyelerinde de sosyal, kültürel, ekonomik ve politik dengeleri değiştirebilecek boyutları ile sürekli olarak değerlendirilmeleri gereğini gündemde tutmaktadır.
Bu gereklerin belirlediği perspektiften alındığında, günümüzde toplumların gelişmişliğini, ülkelerin kalkınmışlığını ölçmede, ekonomik ve sosyo-kültürel yapının yenileştirilmesindeki trendi; geliştirilmesindeki performansı gösteren tespitler önemli görülmektedir. Kalkınmada, sosyo-ekonomik unsurlar arasındaki korelasyona ve senkronizasyona dayalı olarak, toplumun yeni denge eşiklerine erişmesi şeklinde açıklanmaktadır. Dolayısıyla kalkınma, yaşam pratiğince geçerliği onaylanmış yeniliklere bağlıdır. Bu nitelikteki yeniliklere, araştırma ve denemelerle varılabilmektedir. Araştırma ve denemenin, en güçlü ortak paydasını oluşturduğu gerçekleştirim alanları: Sanat, bilim, düşünce ve teknolojidir. Hemen bu noktada değinilmesi ve tasrih / tavzih / teşrih edilmesi gereken çok bileşenli bir gerçekleştirim alanı da, bunların arakesitlerinde / ara yüzlerinde dolaşan ve ana bileşke niteliği taşıyan 'tasarım'dır. Tasarım, geniş bir bilgi ve beceri spektrumu gerektiren, geri bildirimlere açık, yeni beğeni ve kullanım ölçütlerinin / normlarının oluşturulduğu; interdisipliner, multidisipliner ve transdisipliner bir çaba alanı olmasından ötürü, spesifik bilgilerin önemli olduğu uzmanlık alanlarından çok daha eleştirel, prestijli ve holistik bir etkinlik alanı olarak değerlendirilmektedir. Farkındalık oluşturma, problem belirleme / tanımlama / önerme/ sınırlama; alternatif çözümler üretme, yeni denenceler geliştirme süreci niteliğiyle; ayrıca tahayyül ve tasavvura dayanmasına, kurgusal özelliklerine bağlı olarak sanatın, bilimin felsefenin, estetiğin ve teknolojinin bütün dalları / kolları ile iç içedir. Bu alanlarla ilgisi de tek doğrultulu ve durağan olmayıp, çok yönlü sarmal ve dinamiktir.