Bu kavga, bu hırs,
bu kin ve bu nefret
niye?..
Binlerce yıldır
dualarla
ekilen,
rahmetle sulanan
ve nurla aydınlanan
bu bereketli
topraklara
nifak tohumları
serpmek isteyenlerin
harmanı bozmak için
hazırladığı tuzağa mı düşeceğiz?..
Ne oldu, bize böyle?..
İki kardeş öyküsünü
yıllar önce yayınlamıştım ama
bugünlerde
yeniden hatırlatmanın
tam sırası...
* * *
İki kardeş, babalarından kalma çiftlikte birlikte çalışıyorlardı. Kardeşlerden biri evliydi ve beş çocuğu vardı. Diğer kardeş ise bekardı. Her günün sonunda iki erkek kardeş, ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürdü.
Günün birinde bekar kardeş,
Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de adaletli değil. Ben bekarım ve pek fazla ihtiyacım yok. Kardeşimin geniş bir ailesi var. Onun daha fazla ihtiyacı olur diye düşündü.
O günden sonra bekar olan kardeş, her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye başladı.
Bu arada evli olan kardeş de kendi kendine; Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de doğru değil. Ben evliyim, eşim ve çocuklarım var ve yaşlandığım zaman onlar bana bakabilir. Fakat kardeşim yaşlandığı zaman ona bakacak hiç kimsesi yok. İleride onun daha fazla ihtiyacı olacak dedi.
Evli kardeş de
her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice bekar kardeşinin
tahıl deposuna götürmeye başladı.
Yıllar geçti. İki kardeş ne olduğunu anlayamadı.Her ikisinin de
deposundaki tahıl hiç eksilmemişti.
Bir gece iki kardeş
her zamanki gibi gizlice birbirlerine
tahıl taşırken,
yolda karşılaştı. İkisinin de sırtında tahıl çuvalı vardı. Şimdi anlamışlardı,
depodaki tahılın neden eksilmediğini. İki kardeş,
birbirine sevgiyle sarıldı. İkisi de gözyaşlarını tutamadı.
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...