Hep iyilik, güzellik temenni edilir aslında.
Ama fırtınalarda savrulan yaprak gibidir insanoğlu.
Kaybedilince anlaşılır değerler.
Ana kucağından baba ocağından uzak düşünce.
Ya ana kucağının sıcaklığından babanın gölgesinde dinlenmekten hiç faydalanamayanlar.
Yaşamın acımasızlığına boyun bükenler.
Devlet kurumlarıyla kucak açıyor o yalnızlıklara.
Kısmen de olsa çözüm bulmaya çalışıyor.
Elinden tutuyor fırtınaya maruz kalanlara.
Bu yaraya kendince deva olmaya çalışıyor.
Peki o kurumların mahzun misafirleri ve ev sahipleri.
Bir de onlara sormalı, o paylaşılan yılları.
İşte o ev sahiplerinden biriydi; Ayşegül Öztürk
Kurumsal kimlikle vicdani yapının kesiştiği kavşakta, kutsal görevini tamamlayarak 1999 yılında Sosyal Hizmetler kurumundan emekli oldu Ayşegül Hanım.
Onun kaderi de lösemiye yakalanan çocuğunu kurtarmak için yaptığı mücadele ile çalıştığı çocuk yuvasında dramatik hikâyelerin sarmalıyla örülmüştü.
Her şeye rağmen o doğal duyguya ihtiyaç duyanlara katkı sunarken, yaşamın sadece nefes almaktan ibaret olmadığını o yıllarda hissetmişti.
On sekiz yaşında köyünden gelerek başladığı memuriyetinde kimsesiz çocuklarla yıllarca beraber olacağını bilemezdi.
Dedik ya, kimse yaşam çizgisini kendisi seçemiyor.
Anıları heybesine atarken geçmişi unutulur gibi değildi.
Beklenmedik yaşamı paylaşanları, aile ortamından uzak kalanları, ‘Benim annem babam devlet’ diyerek geleceğe bakanları unutmadı; unutamazdı da.
Ayşegül Hanımın içinde bir ukde vardı.
Emekliliğinden yıllar sonra yavrularıyla tekrar bir araya gelebilir miydi?
Bu bir duygunun ayağa kalkmasıydı.
Elinden tuttuğu, yatağında uyuttukları bugün kim bilir nerelerdeydi?
Biliyordu ki birçoğu yerleştirildiği kurumlardan emekli olmuş, kimisi torun sahibiydi.
Anılar kendisini harekete geçirdi.
Büyümelerine katkı sağladığı çocukların çok büyük kısmını Samsun’da bir araya getirerek anlamlı bir buluşmaya ev sahipliği yaptı.
Ayşegül Hanım öylesi önemli bir değer çıkardı ki, otuz beş yıl önceki çocukluk arkadaşlarını da buluşturdu.
Devlete baba gözüyle bakanlar Ayşegül annelerinin ellerine sarılırken duygular zirvedeydi.
Gözyaşlarına engel olunamayan tabloda, bir isteğin yerine getirilmesinin huzuru vardı.
Tablo gerçekten son derece etkiliydi.
Kimsesizlerin kimsesi Ayşegül Hanım.
Çok dua aldınız çok...