Sevmek; karşılık beklemeden sevmek...
Ferhatın Şirine, Keremin Aslıya sevdası gibi...
Aşk budur işte...
Her şey değişti, zamanla...
Kavramlar birbirine karıştı...
Beyinsel ihanetler; bedene bulaştı, dakikalık anlar uğruna...
Hani, hasretinden eskiyen prangalar?..
Yalanlar yıkıyor aşkları...
Paralısı, sevdalısı ve sonra da belalısı...
Sonrası fark etmiyor...
Sıradaki gelsin!..
Aşkı, bu yüreksizler kirletiyor aslında...
Mehmet Coşkundenizin öyküsündeki gibidir sevdalar...
Hiç tükenmez!..
* * *
Geceyi sessizce bitirmeye hazırlanırken çalan kapının sesiyle irkildi. Nicedir kimse gelmemişti kapısına. Kimseyi de istemiyordu zaten. İçindeki maviler donmuştu. Bir sevdayı tek başına yaşamayı seçmişti. Yalnızlığının sorumluluğunu taşıyacak kadar yürekliydi. Geceler bir sancı olup içine işlerdi; ama yüreğinin en güzel yerine oturttuğu o sevdayı düşündükçe; içine yayılan sıcaklık alıp götürürdü tüm sancılarını.

Ne kadar zamandır böyleydi, ne kadar zamandır en yakın dostu özlem olmuştu, hatırlamıyordu. Evet özlüyordu. Çünkü özlemin içinde o deli sevdasını buluyordu. Gidenlerin arkasından ağıt yakmamayı çoktan öğrenmişti; ama bu başkaydı. Kimseyi onun kadar sevmemişti. Birine anlatmaya kalksa sözcükler yetmiyor, acizleşiyordu. Neye benzetse, bir yeri eksik kalıyordu. Hep ona dokunmak, hep onu hissetmek ve hep onu yaşamak istiyordu. Bu yüzden onun olmamasını bile umursamıyordu artık. Sevdasını, sevgilisi olmadan yaşıyordu.

O gittiğinden beri hayatına girip çıkan kimseyi kabullenememişti yüreği. Başka bedenlerle; ama onunla sevişmişti. Sonra da utanmıştı kendinden. Her sevişmesi üçlü bir ihanetle sonuçlanmıştı. Kendini, bitmeyen sevdasını ve o yabancı bedeni aldatmıştı hep...

Kapıyı açmak için yerinden kalktığında masada duran deli sevdasının yazdığı bir yazıya ilişti gözü. Gözlerini almalıydım karşıma, aldım. Her yerime aldım seni. Günler geçtikçe her dokun işliyor bir yerlerime. Masmavi bir yere götürdün beni, kendimi göreyim diye. Ellerimi tuttun benim, kanım daha hızlı aksın diye. Dudaklarımı öptün benim, kafamı yastığa koyduğumda seni düşleyeyim diye. Çünkü sen bunları yaparken aslında beni hayata döndürdüğünün farkında değildin. Paylaştığımız her şey çok güzel; ama korkuyorum. Günün birinde sensiz bırakılmaktan, sensiz kalırsam bir hiçlikte yok olmaktan korkuyorum. Bu yüzden benliğimi kaplayışını durdurmak istiyorum; ama yapamıyorum. Ben hep seninle bir dakika öncesinden daha çok şeyi bütünleştirmek istiyorum.

Bilmem kaçıncı bin kez okuduğu yazıyı bir kez daha okurken; kapının ısrarla çalındığını fark etti. Mektubu bıraktı, kapıya doğru yürüdü ve açtı. Deli sevdası kapıdaydı. Hoşgeldin dedi, sessizliği tükendi, hüzün tükendi, özlem tükendi. Artık aşkın vaktiydi ve tükenmemesi gereken tek şey aşktı.

* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve huzurlu günler dileğiyle...