Öldürülen kadınlar, öldüren kadınlar, öldüren ve ölen erkekler.
Annesi tarafından telle boğularak öldürülen dört yaşında bir çocuk.
Tecavüz edilen bebekler, çocuklar ve hayvanlar.
Bu nedir? Yazarken bile zorlanıyorum.
Yan kapıda savaş.
Ön kapıda dalaşan dalaşana. Arka kapı zaten kırık.
Muhalefet bitik.
CHP'nin içini Cindirella'nın kız kardeşleri basmış adeta.
Birbirlerini yiyorlar. Truva atı içinde tepişiyorlar sanki.
Kendimi öyle mutsuz hissediyorum ki.
Güveneceğim, yaslanacağım hiç bir dağ yok.
Kaf dağına razı idim o da yok.
Oysa güven duygusu benim için hava ve su kadar önemlidir.
Geçenlerde yazmıştım. Gene yineliyorum bu sözümü.
Ne kadar çok insan tanırsam, o kadar çok hayvan sever oldum.
Bir tek hayvanlardan zarar görmüyorum.
Sevgisiz insanların dünyasında yaşamak çok zor ve anlamsız.
Üstelik de tehlikeli. Korku nöbetine giriyorsun.
Sokakta, yolda insanlar sanki pimi çekilmiş bomba gibi.
Güven ve sevgiyi yitirdik.
Kül olmuş bir toplumdan duman çıkar mı yeniden?
Çok derinlere kök saldık. Magma tabakasının altlarına aşağılara
derinlere kök saldık. Salkım saçak...
Ahlaksızlık hastalığına bulanmış bedenlerimiz çürüyor.
Gözlerimiz kör, kulaklarımız sağır. Dilimiz ise lal..
Çürük bedenler dünyasında üst üste yığılmışız.
Kokuşmuş kadavralar gibiyiz.
Acıları ve kederleri üleşmekten sevinçleri bölüşemez olduk.
Oysa sevgidir, sevinçtir, güvendir dostluğu yaratan.
Mantıkla çözemedik. Metre ile ölçemedik insanlığımızı.
Günümüzde kimse artık ölümcül gerçeklerle ölmüyor.
Kurgularla ve zehirlenerek her gün biraz daha çok ölüyoruz.
Dirilip dirilip tekrar ölüyoruz.
Dayanılmaz olan yaşam değilmiş aslında.
Dayanılmaz olan ne yazık ki insanlarmış meğer.
Ne yazık ki ...
SOKAKLAR SOĞUK VE ISSIZ
ONLAR İÇİN BİR KALP SEVGİ ... BİR KAP YEMEK LÜTFEN...